Ay ve Güneş Tutulması; Mehdinin İki Büyük Alâmeti - Müslüman Ahmediye Cemaati

Ay ve Güneş Tutulması; Mehdinin İki Büyük Alâmeti

“Ay tutulacağı zaman, güneş ile ay (tutulmuşken) bir araya getirileceği zaman, insan nereye kaçabilirim? diyecek.” Kıyamet Suresi:9-11

Yüce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Mehdimizin iki alâmeti vardır. Dünya oldu olalı hiç meydana çıkmamıştır. Ay (her zaman tutulduğu tarihlerin) ilk gecesinde, güneş ise ( her zaman tutulduğu ta-rihlerin) ortasında Ramazan ayında tutulacaktır. Bu iki alâmet gökle yer yaratılalı hiç ortaya çıkmamıştır.”; der.

Bugünden tam bir asır önce gökyüzünde Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Mehdi hakkında verdiği gaybi haberler doğrultusunda iki alâmet belir-mişti. Bu muazzam belirti büyük bir ihti-şamla hadis kitaplarında daha önceden belirtilen tarihlerde gerçekleşmişti. Yani 1894 yılında güneş ile ay Ramazan ayında tutularak daha önce Mehdi İmam olduğunu iddia etmiş bulunan Mirza Gulam Ahmed Hazretlerinin doğruluğuna tanıklık etmişti. Bundan dolayı, Müslüman Ahmediye Cemaati 1994 yılını tam yüz sene evvel ortaya çıkan bu iki muazzam nişanenin hatırasına yüzüncü yıldönümü olarak kutlamaktadır. Bilindiği gibi Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Mehdi’yi doğrulayacak olan iki semavi tanık hakkında tam bin dört yüz yıl önce bize haber vermişti. O yüce İmam’ın gelip bu ümmete çekidüzen vereceği ve İslamiyet’i tekrar galip getireceği ve Müslümanların o eski haş-metli günlerinin tekrar geleceği hakkında Yüce Peygamberimiz önceden bildirmiştir.

Mehdi hakkındaki bazı alâmetler ise gök-yüzünde belirecekti. Sözünü ettiğimiz adı geçen yüce alamet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) tarafından şöyle anlatılmıştır: “Bizim Mehdimizin iki alâmeti olacak. Dünya oldu olalı bu gibi iki alâmet hiç ortaya çıkmamıştır. Ramazan ayında ay (her zaman tutulduğu tarihlerin) ilkinde, güneş ise (her zaman tutulduğu tarihlerin) ortasında tutulacak. Gök ile yer yaratılalı bu iki belirti meydana çıkmamıştır” Sünen Ed-Dar Kutni Bab Salatü’I-Hüsuf ve’I -Küsuf. Kuran-ı Kerim’in bir ayeti de buna işaret eder. Nitekim bu yüce kitap, “Ay tutulacağı zaman, güneş ile ay (tutulmuşken) bir araya getirileceği zaman, insan, “Nereye kaçabilirim?” diyecek”.

Başka bir yerde Kuran-ı Kerim güneş ile ay hakkında , “Güneş de belli bir yere doğru yürümektedir. Bu da her şeyden üstün olup sonsuz bilgi sahibi olan (Allah’ın) belirttiği bir kanundur. Aya bakın: Biz ona da menziller tayin ettik. Bu menzillerin üzerinden yürüye yürüye sonunda bir dal gibi olup geri döner. Güneş, yıllık süreci esnasında hiçbir zaman aya yaklaşamaz. (Öyle olsa güneş sistemi altüst olur). Gece de ileri geçip gündüzü yakalayamaz. Bunlardan her biri belli bir yol üzerinde kolaylıkla yürümeye devam ediyor,” der.

(Yasin Suresi: 39 – 41)

Hadisin ortaya koyduğu gerçekler

a) Bu hadiste Yüce Peygamber (s.a.v.) Mehdi’den “Bizim Mehdimiz” diye söz ettiğine göre nice sahte Mehdinin çıkacağı da bellidir. Sonra bu Mehdi’nin Yüce Peygamberin sülalesinden olup (başka hadislerde zikredildiği gibi) onun gerçek aşığı, göğsünde İslam aşkını taşıyan biri olmasını bu hadis de vurgular.

b) Bu hadis bu iki alâmetin, iki şahidin gökyüzünde çıkacağı zaman davacının daha önceden mevcut olduğunu da gerektirir. Çünkü davacı önce gelir, şahitler ise sonra gelir.

c) Bu hadise göre, bu davacı halk tarafın-dan mutlaka yalanlanıyor, reddediliyor olacak ki, onu doğrulayan bu iki şahidi Cenab-ı Hak gökyüzünde ortaya çıkaracak.

ç) Ay ile güneşin tutulması Ramazan ayında gerçekleşecek. Tabii ki ay da, güneş de her zaman tutulur. Fakat Mehdi’yi doğrulayan ve onun için tanıklık eden ay ile güneşin Ramazan ayında tutulması gerekiyor.

d) Bu hadiste ayın tutulacağı tarih dahi bellidir. Bilindiği gibi, ay her zaman 13, 14 ve 15 tarihleri arasında tutulur. Yüce Peygamberimiz ayın bu üç tarihinden ilkinde (yani 13’ünde) tutulacağını söyledi.

e) Güneş ise daima 27, 28 ve 29 tarihleri arasında tutulur. Yüce Peygamberimiz güneşin bu üç tarihten ortasında (yani 28’inde) tutulacağını söyledi.

f) Dünya oldu olalı, ay ile güneşin Rama-zan ayında tutulmasının yalnız tek bir kişi için, yani Mehdi için gerçekleşeceği de adı geçen hadisten anlaşılmaktadır.

Bazı itiraz ve eleştiriler

Soru    : Bazı kimseler, “Efendim hadise göre ay ilk gecesinde tutulacaktı, oysa 1894 yılındaki Ramazan’da ay ilk gecesinde değil, on üçünde tutulmuş. Bu da hadise aykırı ve taban tabana zıttır”, derler.

Cevap : Bilindiği gibi aya, ilk üç gece, bazılarına göre de ilk yedi gece hilal denir. Daha sonraki gecelerde ise aya kamer denir. İşte hadis-i şerifte de kamer kelimesi kullanılmıştır. Hilal kelimesi değil. Sonra hilalin kendisi ilk gecesinde kıl kadar ince olur. Onun neresi tutulacak. Bu zavallı incecik hilalin tutulacak tarafı yok ki! Zaten Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) de hilal kelimesi yerine kamer kelimesini kullanarak onun her zaman tutulduğu tarihlerin ilkinde tutulacağını söyler.

Soru    : Bazı kimseler “Dünya oldu olalı güneş ile ay Ramazan ayında hiç tutulmamış iddiası da yanlıştır. Bu olay birkaç sefer vuku bulmuştur”, derler.

Cevap : Bir kere bu itiraz, bu eleştiri ve tenkit bize değil, doğrudan doğruya Yüce Peygamber (s.a.v.)’e olur. Sonra böyle bir olay daha önce meydana gelmişse bunun ispatı da itiraz eden sayın hocalara düşer. Fakat böyle bir itiraz adı geçen hadisi iyice anlamamaktan ileri gelir. Yüce Peygamberimiz (s.a.v.): “Mehdimizin iki alameti var ” diye söze başlar. Geçmişte ay ile güneşin tutulup tutulmaması söz konusu değil, Ramazan ayında her ikisinin tutulup gerçek bir Mehdi’yi tasdik etmeleri söz konusudur. Farzedelim ki geçmişte böyle bir olay olmuş ve güneş ile ay Ramazan ayında tutulmuş. Fakat o zaman mehdiyim diye iddia eden ve kendisi için güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını önceden söyleyen bir kimseye asla rastlanmaz. Doğru bir Mehdi şöyle dursun, hiç bir sahte Mehdi dahi bunu söylememiştir. Söyleyemez de. Tarih nice sahte Mehdinin gelip geçtiğini yazıyorsa da hiç kimse kendisi için güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını iddia etmemiştir. Geçmişte güneş ile ay Ramazan ayında tutulmuşsa da o zaman hiç bir Mehdi’nin mevcut olduğunu asla göremeyiz. Tarih de bunu yazmıyor. Ne doğru bir Mehdiye, ne de sahte bir Mehdiye asla rastlanmıyor. Evet, dünya oldu olalı ay ile güneş ancak 1894 yılında Ramazan ayında tutularak daha önceden mevcut olup kendisi için güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını söyleyen Mehdi’yi doğrulamıştır. Bildiğiniz gibi Hz. Mirza Gulam Ahmet Kadiyani ilk yazdığı eser “Berahin-i Ahmediye”‘de Cenab-ı Hakk’ın bu vaadini önceden yazmıştır.

Soru    : Bazı kimseler “Bu sahte bir hadis-tir” veyahut “Ravileri güvenilmez kimse-lerdir” diye bu hadisi temelden inkâr ederler.

Cevap : Tam bin seneden beri çeşitli hadis kitaplarında bu hadis yazılıdır. Sünen Ed-Dar-Kutni hadis kitabının müellifi bu hadise kendi eserinde sahte olduğundan mı, yoksa doğru olduğundan mı yer vermiştir?

Farzedelim ki, bu hadis sahtedir (hâşâ!) Fakat gökyüzü bunu gerçekleştirerek 1894 yılındaki mübarek Ramazan ayında ortaya çıkarmıştır. Mirza Gulam Ahmed Kadiyani Hazretleri Mehdi olduğunu iddia ettiği zaman Hindistan’ın bütün molla ve hocaları bağıra bağıra, “Güneş ile ay Ramazan ayında tutulmadıkça sana asla inanmayız. Çünkü Peygamber Efendimiz bunun Mehdi’nin iki alâmeti olduğunu söylemiştir.” diye minberlerde halkı galeyana getirmek için söylerlerdi. O zaman bu hadis doğru idi de 1894 yılında tahakkuk ettikten sonra mı sahte bir hadis oluverdi?

Soru    : Başka bir itiraz oldukça gülünç ve mantıksızdır. “Efendim, 1894 yılında Ra-mazan ayındaki güneş ile ay tutulması Yüce Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’in söylediği gibi gerçekleşmiş, fakat Mehdi ise daha çıkmamıştır. Belki de 16. veya 17. Hicri yüzyılında çıkacakmış” diye birtakım saçma sapan şeyleri de ortaya koyarlar.

Cevap : Mucize ve kerametler, alâmet ve nişaneler neden meydana gelir acaba? Tabii ki, Cenab-ı Hak tarafından görevli olarak gönderilen bir zat muhalefet ve düşmanlıkla karşı karşıya geldiği zaman, halk tarafından yalanlandığı, sahtekâr ve yalancı denildiği zaman onu doğrulamak için ortaya çıkar. Nasıl olur da şahitler önce gelir, davacı ise yüz veya bin sene sonra gelir? Sonra güneş ile ayın tutulmasını kendi gözleriyle gören değil, onların nesillerinin nesilleri dahi toprak olduktan sonra Mehdi gelecekmiş!

Pes doğrusu. Böyle bir mantık bugünkü itiraz eden hocalardan başka hiç kimsenin aklına gelmez. Hatta Hz. Muhıyyüddin İbni Arabî H. 628 yılında ünlü eseri Futuhat-ı Mekkiye’yi yazdığı zaman Cenab-ı Hak’tan haber alarak Mehdinin o günden tam 683 sene sonra geleceği ve bu semavi alâmetlerin gerçekleşeceğini, güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını söyler. (Bakınız İbni Halladun Mukaddinesi s. 283) Şimdi 628’e 683’ü ilave etsek bu 1311 eder. Güneş ile ayın tutulması da H. 1311 / M. 1894 yılında Ramazan ayında tam yüz sene evvel ortaya çıktı. Böylece İbni Arabî’nin yüzyıllarca önce verdiği haber de gerçek-leşmiş oldu. Sayın okuyucularım! Alâmet-ler gökyüzünde belirdikten sonra herkes kalkıp “Bu semavi alâmetler benim için meydana geldi, diye rahatlıkla iddia ede-bilir. Fakat önce mehdiliği iddia edip “Be-nim doğruluğumu tasdik edecek bu iki semavi alâmet mutlaka gökyüzünde belirecektir bekleyin!” diye haykırmak her yiğidin işi değildir.

Bu alametler gökyüzünde meydana geldiği zaman Vâdedilen Mesih ve Mehdi Mirza Gulam Ahmet Hazretleri, “Cenab-ı Hak Mehdi’yi destekleyecek bu semavi alameti meydana getirdi. Bütün Müslümanlar bin üç yüz yıldan beri bu alametin gerçekleşmesini bekliyorlardı. Ben Mehdi olduğumu iddia ettiğim zaman sizler gökyüzünde Ramazan ayında bu alâmetlerin ortaya çıkmasını hiç istiyor muydunuz? Geçen bin üç yüz sene esnasında nice kimseler Mehdi olduğunu iddia etmişlerse de bu semavi alâmetler hiç kimse için ortaya çıkmadı. Nice padişahlar bile mehdilik hevesine kapılmışlardı. Fakat herhangi bir dalavere çevirerek gökyüzünde Ramazan ayında ay ile güneşin tutulmasını sağlayamamışlardı. Bunların mehdiliği iddia ettikleri zaman, Allah’tan başka bu alâmetleri gökyüzünde ortaya çıkarmaya kimsenin gücü yetseydi bu padişahlar ona milyonlarca para verirlerdi.

Mehdi (a.s.)

“Canımı elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, bu alâmetleri gökyüzünde Cenab-ı Hak yalnız ve yalnız beni doğru-lamak için ortaya çıkardı. Yüce Allah bu alâmetleri hocaların bana deccal, yalancı, sahtekâr, kâfir hatta korkunç kafir dedikleri bir anda meydana çıkardı. Bu semavi alâmet hakkında bundan yirmi sene evvel (ilk eserim olan) Berahin-i Ahmediye’de bir vaat ve gaybi haber olarak bilgi verilmişti…

Ben Kâbe içinde durup yemin edebilirim ki Cenab-ı hak yalnız benim doğruluğumu ortaya koymak için bu semavi alâmeti meydana getirdi; diyerek hodri meydan der.”

Bu İki Semavi Alâmetten Söz eden Eserler

Astronomik bilgilere göre her yıl en az iki, en çok yedi güneş ve ay tutulması gerçekleşebilir. Bunlardan dört veya beş güneş tutulması, iki veya üç ay tutulması meydana gelebilir. Yalnız iki kere tutulma ortaya çıkarsa, bu da yalnız güneş tutulması olur. Bu kâinat oldu olalı kaç kere güneş ve kaç kere ay tutulması meydana geldi? Bunu ancak Allah bilir. Fakat bizim ele aldığımız ve söz ettiğimiz ay ile güneş tutulması, Yüce Peygamberimiz’in Cenab-ı Hak’tan haber alarak Mehdi’nin doğruluğunu ortaya koyacak iki semavi alâmettir. Nitekim M.1894 / H. 1311 yılında 21 Mart (13 Ramazan) tarihinde ay tutulması, yine aynı Ramazan ayında 6 Nisan (28 Rama-zan) tarihinde güneş tutulması gerçekleş-ti.

1. Bu hadisi ilk olarak zikreden eser Sünen Ed-Dar Kutni’dir Müellifi ise Ali bin Ömer ed-Dar Kutni-dir. Bu zat H.306 (M. 918) yılında Irak’ın başkenti Bağdat’ın Kutn mahallesinde dünyaya gelmiştir. Bundan dolayı kendisine Kutni denir. Bundan başka hayatında 16 eser daha telif etmiştir. Bizim gördüğümüz eser Kahire’de 1966 yılında basılmıştır.

2. EI-Fetâva EI Hadisiye—Bu eserin müel-lifi Şeyh Ahmed Şehabuddin bin Hacer el-Heysemi el-Mekki’dir. Bu zat H. 909 yılında doğmuş ve H. 974’de vefat etmiştir. Bu eserin 42. sayfasında güneş ile ayın tutulmasından bahsedilmiştir. Bizim incelediğimiz eser Mustafa el-Babi matbaasında Mısır’da 1970 yılında basılmıştır.

3. İkmal’üd-Din —Ebü Cafer Muhammed bin Ali el Hüseyin (ölüm H. 381) Adı geçen semavi alâmet hakkında eserin 614. sayfasında bilgi verilmiştir. Bu eser seyyid Muhammed Mehdi Seyyid Hasan Hurasani tarafından Haydiriye matbasında Necef’de basılmıştır.

4. EI -Fürü’ Min’el Cami EI Kâfi — Hafız Ebu Cafer Muhammed bin Yakub tarafın-dan yazılmıştır. Adı geçen semavi alâmet hakkında eserin 3. cildinde, Kitab’ür Revza bölümünde konunun zikri mevcuttur. Bu kitap Münşi Nevlakişor Laknau Hindistan’da basılmıştır.

5. Biharül-Envar — Allame Sakır Meclisi tarafından yazılmıştır. Adı geçen semavi alamet hakkında eserin 13. cilt, 158. say-fasında bilgi verilmiştir.

6. Muhfasar Tezkire EI-Kurtubi—Abdulvahab bin Ahmad bin Ali Eş¬şenani tarafından telif edilmiştir. Adı geçen se-mavi alâmet hakkında kitabın 148. sayfa-sında ayrıntılı olarak bahis mevcuttur. Ayrıca güneş ile ayın iki kere tutulacağı yazılıdır. Ne tecellidir ki, bu semavi alâmet 1894 yılında Asya ve Avrupa’da göründü. Yine ertesi yıl, yani 1895 yılında Amerika kıtasında aynı tarihlerde güneş ile ay tutulması gerçekleşti. Bu eser 1939 yılında, Mustafa el-Babi matbaasında Mısır’da basılmıştır.

7. Iktirab-us-saat — Nevab Nur’ül Hasan bin Sıddık Hasan Han tarafından telif edilmiştir. Bu eserin 106. sayfasında Pey-gamber Efendimizin adı geçen hadisinde söz edilmiştir. Bu eser H. 1301 yılında Müfid Amme matbaasında Agire – Hindis-tan’da basılmıştır.

8. Akaidül- İslam — Mevlâna Abdullah Hakkani Dehlvi tarafından yazılmıştır. Bu eserde Yüce Peygamberimizin Mehdi’nin doğruluğunu ortaya koymak için güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını bildiren hadisi yer almaktadır. Eserde ay ile güneşin Ramazan ayında iki kere tutulacağı da zikredilmiştir. Buna biz geçen sayfalarda temas etmiş bulunuyoruz.

9. İmam Rabbâni Mektupları: Bu eser Farsça olup Münşi Nevlakşor matbaasında, Laknau Hindistan’da basılmış ve İrfan Beyani Hazretleri tarafından kitap haline getirilmiştir. Bunda da adı geçen hadisten bahsedilmiştir.

10. Sünen Ebu Davud —-İmam Süleyman bin Eşas. Bizim gördüğümüz eser H. 1346 yılında Mücetebai matbaasında Delhi’de basılmıştır. Bu eserin haşiyesinde Mevlana Mahmut Hasan, adı geçen hadisten söz ederek Mehdi için Ramazan ayında güneş ile ayın tutulacağını söyler.

11. Erbain fi Ahvalil-Mehdiyin— Bu eseri Hz. Muhammed İsmail Şehit Dehlevi hazırlamıştır. Bunda Nimetullah Veli Hazretlerinin bir kasidesi yer almaktadır. Bu kasidede Mehdi’den söz edildikten sonra kendisi için güneş ile ayın tutulacağından da bahsedilmiştir.

12. EI-Hitab’ül-Melihfı Tahkik’ik—Mehdi- ve’I Mesih. Bu eser Mevlâna Eşref Ali Thanavi tarafından yazılmış olup Bilal Stim matbaasında, Anbala’da Hindistan’da basılmıştır. Adı geçen alâmet hakkında eserin 28. sayfasında bilgi verilmiştir.

13. Kıyamet Alâmetleri— Bu eser, aslında Zafer Niyazi’nin daha önce Şah Rafiüddin’in yazdığı Kıyamet Name’nin Urduca tercümesidir. Bu kitap 1961 yılında, Cavid matbaasında Karaçi’de basılmıştır. Bu eserde de Mehdi için ay ile güneşin Ramazan ayında tutulacağı yazılıdır.

14. Miratil-Hak—Bu eser Muhammed Yar adlı bir zat tarafında kaleme alınmıştır. H. 1318 yılında, İslamiye Matbaasında Lahor’da basılmıştır. Bu kitap da Mehdi için Ramazan ayında güneşle ayın tutulmasını yazar.

15. Musa’nın Asası — Bu eser İlahi Bahş tarafından yazılmış olup H. 1318 yılında, Ensari Matbaasında, Dehli’de basılmıştır. Bu eserde de adı geçen semavi alâmetlerden bahsedilmiştir.

“Ay tutulacağı zaman, güneş ile ay (tutulmuşken) bir araya getirileceği zaman, insan nereye kaçabilirim? diyecek.” Kıyamet Suresi:9-11

Yüce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Mehdimizin iki alâmeti vardır. Dünya oldu olalı hiç meydana çıkmamıştır. Ay (her zaman tutulduğu tarihlerin) ilk gecesinde, güneş ise ( her zaman tutulduğu ta-rihlerin) ortasında Ramazan ayında tutulacaktır. Bu iki alâmet gökle yer yaratılalı hiç ortaya çıkmamıştır.”; der.

Bugünden tam bir asır önce gökyüzünde Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Mehdi hakkında verdiği gaybi haberler doğrultusunda iki alâmet belir-mişti. Bu muazzam belirti büyük bir ihti-şamla hadis kitaplarında daha önceden belirtilen tarihlerde gerçekleşmişti. Yani 1894 yılında güneş ile ay Ramazan ayında tutularak daha önce Mehdi İmam olduğunu iddia etmiş bulunan Mirza Gulam Ahmed Hazretlerinin doğruluğuna tanıklık etmişti. Bundan dolayı, Müslüman Ahmediye Cemaati 1994 yılını tam yüz sene evvel ortaya çıkan bu iki muazzam nişanenin hatırasına yüzüncü yıldönümü olarak kutlamaktadır. Bilindiği gibi Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Mehdi’yi doğrulayacak olan iki semavi tanık hakkında tam bin dört yüz yıl önce bize haber vermişti. O yüce İmam’ın gelip bu ümmete çekidüzen vereceği ve İslamiyet’i tekrar galip getireceği ve Müslümanların o eski haş-metli günlerinin tekrar geleceği hakkında Yüce Peygamberimiz önceden bildirmiştir.

Mehdi hakkındaki bazı alâmetler ise gök-yüzünde belirecekti. Sözünü ettiğimiz adı geçen yüce alamet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) tarafından şöyle anlatılmıştır: “Bizim Mehdimizin iki alâmeti olacak. Dünya oldu olalı bu gibi iki alâmet hiç ortaya çıkmamıştır. Ramazan ayında ay (her zaman tutulduğu tarihlerin) ilkinde, güneş ise (her zaman tutulduğu tarihlerin) ortasında tutulacak. Gök ile yer yaratılalı bu iki belirti meydana çıkmamıştır” Sünen Ed-Dar Kutni Bab Salatü’I-Hüsuf ve’I -Küsuf. Kuran-ı Kerim’in bir ayeti de buna işaret eder. Nitekim bu yüce kitap, “Ay tutulacağı zaman, güneş ile ay (tutulmuşken) bir araya getirileceği zaman, insan, “Nereye kaçabilirim?” diyecek”.

Başka bir yerde Kuran-ı Kerim güneş ile ay hakkında , “Güneş de belli bir yere doğru yürümektedir. Bu da her şeyden üstün olup sonsuz bilgi sahibi olan (Allah’ın) belirttiği bir kanundur. Aya bakın: Biz ona da menziller tayin ettik. Bu menzillerin üzerinden yürüye yürüye sonunda bir dal gibi olup geri döner. Güneş, yıllık süreci esnasında hiçbir zaman aya yaklaşamaz. (Öyle olsa güneş sistemi altüst olur). Gece de ileri geçip gündüzü yakalayamaz. Bunlardan her biri belli bir yol üzerinde kolaylıkla yürümeye devam ediyor,” der.

(Yasin Suresi: 39 – 41)

Hadisin ortaya koyduğu gerçekler

a) Bu hadiste Yüce Peygamber (s.a.v.) Mehdi’den “Bizim Mehdimiz” diye söz ettiğine göre nice sahte Mehdinin çıkacağı da bellidir. Sonra bu Mehdi’nin Yüce Peygamberin sülalesinden olup (başka hadislerde zikredildiği gibi) onun gerçek aşığı, göğsünde İslam aşkını taşıyan biri olmasını bu hadis de vurgular.

b) Bu hadis bu iki alâmetin, iki şahidin gökyüzünde çıkacağı zaman davacının daha önceden mevcut olduğunu da gerektirir. Çünkü davacı önce gelir, şahitler ise sonra gelir.

c) Bu hadise göre, bu davacı halk tarafın-dan mutlaka yalanlanıyor, reddediliyor olacak ki, onu doğrulayan bu iki şahidi Cenab-ı Hak gökyüzünde ortaya çıkaracak.

ç) Ay ile güneşin tutulması Ramazan ayında gerçekleşecek. Tabii ki ay da, güneş de her zaman tutulur. Fakat Mehdi’yi doğrulayan ve onun için tanıklık eden ay ile güneşin Ramazan ayında tutulması gerekiyor.

d) Bu hadiste ayın tutulacağı tarih dahi bellidir. Bilindiği gibi, ay her zaman 13, 14 ve 15 tarihleri arasında tutulur. Yüce Peygamberimiz ayın bu üç tarihinden ilkinde (yani 13’ünde) tutulacağını söyledi.

e) Güneş ise daima 27, 28 ve 29 tarihleri arasında tutulur. Yüce Peygamberimiz güneşin bu üç tarihten ortasında (yani 28’inde) tutulacağını söyledi.

f) Dünya oldu olalı, ay ile güneşin Rama-zan ayında tutulmasının yalnız tek bir kişi için, yani Mehdi için gerçekleşeceği de adı geçen hadisten anlaşılmaktadır.

Bazı itiraz ve eleştiriler

Soru    : Bazı kimseler, “Efendim hadise göre ay ilk gecesinde tutulacaktı, oysa 1894 yılındaki Ramazan’da ay ilk gecesinde değil, on üçünde tutulmuş. Bu da hadise aykırı ve taban tabana zıttır”, derler.

Cevap : Bilindiği gibi aya, ilk üç gece, bazılarına göre de ilk yedi gece hilal denir. Daha sonraki gecelerde ise aya kamer denir. İşte hadis-i şerifte de kamer kelimesi kullanılmıştır. Hilal kelimesi değil. Sonra hilalin kendisi ilk gecesinde kıl kadar ince olur. Onun neresi tutulacak. Bu zavallı incecik hilalin tutulacak tarafı yok ki! Zaten Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) de hilal kelimesi yerine kamer kelimesini kullanarak onun her zaman tutulduğu tarihlerin ilkinde tutulacağını söyler.

Soru    : Bazı kimseler “Dünya oldu olalı güneş ile ay Ramazan ayında hiç tutulmamış iddiası da yanlıştır. Bu olay birkaç sefer vuku bulmuştur”, derler.

Cevap : Bir kere bu itiraz, bu eleştiri ve tenkit bize değil, doğrudan doğruya Yüce Peygamber (s.a.v.)’e olur. Sonra böyle bir olay daha önce meydana gelmişse bunun ispatı da itiraz eden sayın hocalara düşer. Fakat böyle bir itiraz adı geçen hadisi iyice anlamamaktan ileri gelir. Yüce Peygamberimiz (s.a.v.): “Mehdimizin iki alameti var ” diye söze başlar. Geçmişte ay ile güneşin tutulup tutulmaması söz konusu değil, Ramazan ayında her ikisinin tutulup gerçek bir Mehdi’yi tasdik etmeleri söz konusudur. Farzedelim ki geçmişte böyle bir olay olmuş ve güneş ile ay Ramazan ayında tutulmuş. Fakat o zaman mehdiyim diye iddia eden ve kendisi için güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını önceden söyleyen bir kimseye asla rastlanmaz. Doğru bir Mehdi şöyle dursun, hiç bir sahte Mehdi dahi bunu söylememiştir. Söyleyemez de. Tarih nice sahte Mehdinin gelip geçtiğini yazıyorsa da hiç kimse kendisi için güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını iddia etmemiştir. Geçmişte güneş ile ay Ramazan ayında tutulmuşsa da o zaman hiç bir Mehdi’nin mevcut olduğunu asla göremeyiz. Tarih de bunu yazmıyor. Ne doğru bir Mehdiye, ne de sahte bir Mehdiye asla rastlanmıyor. Evet, dünya oldu olalı ay ile güneş ancak 1894 yılında Ramazan ayında tutularak daha önceden mevcut olup kendisi için güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını söyleyen Mehdi’yi doğrulamıştır. Bildiğiniz gibi Hz. Mirza Gulam Ahmet Kadiyani ilk yazdığı eser “Berahin-i Ahmediye”‘de Cenab-ı Hakk’ın bu vaadini önceden yazmıştır.

Soru    : Bazı kimseler “Bu sahte bir hadis-tir” veyahut “Ravileri güvenilmez kimse-lerdir” diye bu hadisi temelden inkâr ederler.

Cevap : Tam bin seneden beri çeşitli hadis kitaplarında bu hadis yazılıdır. Sünen Ed-Dar-Kutni hadis kitabının müellifi bu hadise kendi eserinde sahte olduğundan mı, yoksa doğru olduğundan mı yer vermiştir?

Farzedelim ki, bu hadis sahtedir (hâşâ!) Fakat gökyüzü bunu gerçekleştirerek 1894 yılındaki mübarek Ramazan ayında ortaya çıkarmıştır. Mirza Gulam Ahmed Kadiyani Hazretleri Mehdi olduğunu iddia ettiği zaman Hindistan’ın bütün molla ve hocaları bağıra bağıra, “Güneş ile ay Ramazan ayında tutulmadıkça sana asla inanmayız. Çünkü Peygamber Efendimiz bunun Mehdi’nin iki alâmeti olduğunu söylemiştir.” diye minberlerde halkı galeyana getirmek için söylerlerdi. O zaman bu hadis doğru idi de 1894 yılında tahakkuk ettikten sonra mı sahte bir hadis oluverdi?

Soru    : Başka bir itiraz oldukça gülünç ve mantıksızdır. “Efendim, 1894 yılında Ra-mazan ayındaki güneş ile ay tutulması Yüce Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’in söylediği gibi gerçekleşmiş, fakat Mehdi ise daha çıkmamıştır. Belki de 16. veya 17. Hicri yüzyılında çıkacakmış” diye birtakım saçma sapan şeyleri de ortaya koyarlar.

Cevap : Mucize ve kerametler, alâmet ve nişaneler neden meydana gelir acaba? Tabii ki, Cenab-ı Hak tarafından görevli olarak gönderilen bir zat muhalefet ve düşmanlıkla karşı karşıya geldiği zaman, halk tarafından yalanlandığı, sahtekâr ve yalancı denildiği zaman onu doğrulamak için ortaya çıkar. Nasıl olur da şahitler önce gelir, davacı ise yüz veya bin sene sonra gelir? Sonra güneş ile ayın tutulmasını kendi gözleriyle gören değil, onların nesillerinin nesilleri dahi toprak olduktan sonra Mehdi gelecekmiş!

Pes doğrusu. Böyle bir mantık bugünkü itiraz eden hocalardan başka hiç kimsenin aklına gelmez. Hatta Hz. Muhıyyüddin İbni Arabî H. 628 yılında ünlü eseri Futuhat-ı Mekkiye’yi yazdığı zaman Cenab-ı Hak’tan haber alarak Mehdinin o günden tam 683 sene sonra geleceği ve bu semavi alâmetlerin gerçekleşeceğini, güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını söyler. (Bakınız İbni Halladun Mukaddinesi s. 283) Şimdi 628’e 683’ü ilave etsek bu 1311 eder. Güneş ile ayın tutulması da H. 1311 / M. 1894 yılında Ramazan ayında tam yüz sene evvel ortaya çıktı. Böylece İbni Arabî’nin yüzyıllarca önce verdiği haber de gerçek-leşmiş oldu. Sayın okuyucularım! Alâmet-ler gökyüzünde belirdikten sonra herkes kalkıp “Bu semavi alâmetler benim için meydana geldi, diye rahatlıkla iddia ede-bilir. Fakat önce mehdiliği iddia edip “Be-nim doğruluğumu tasdik edecek bu iki semavi alâmet mutlaka gökyüzünde belirecektir bekleyin!” diye haykırmak her yiğidin işi değildir.

Bu alametler gökyüzünde meydana geldiği zaman Vâdedilen Mesih ve Mehdi Mirza Gulam Ahmet Hazretleri, “Cenab-ı Hak Mehdi’yi destekleyecek bu semavi alameti meydana getirdi. Bütün Müslümanlar bin üç yüz yıldan beri bu alametin gerçekleşmesini bekliyorlardı. Ben Mehdi olduğumu iddia ettiğim zaman sizler gökyüzünde Ramazan ayında bu alâmetlerin ortaya çıkmasını hiç istiyor muydunuz? Geçen bin üç yüz sene esnasında nice kimseler Mehdi olduğunu iddia etmişlerse de bu semavi alâmetler hiç kimse için ortaya çıkmadı. Nice padişahlar bile mehdilik hevesine kapılmışlardı. Fakat herhangi bir dalavere çevirerek gökyüzünde Ramazan ayında ay ile güneşin tutulmasını sağlayamamışlardı. Bunların mehdiliği iddia ettikleri zaman, Allah’tan başka bu alâmetleri gökyüzünde ortaya çıkarmaya kimsenin gücü yetseydi bu padişahlar ona milyonlarca para verirlerdi.

Mehdi (a.s.)

“Canımı elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, bu alâmetleri gökyüzünde Cenab-ı Hak yalnız ve yalnız beni doğru-lamak için ortaya çıkardı. Yüce Allah bu alâmetleri hocaların bana deccal, yalancı, sahtekâr, kâfir hatta korkunç kafir dedikleri bir anda meydana çıkardı. Bu semavi alâmet hakkında bundan yirmi sene evvel (ilk eserim olan) Berahin-i Ahmediye’de bir vaat ve gaybi haber olarak bilgi verilmişti…

Ben Kâbe içinde durup yemin edebilirim ki Cenab-ı hak yalnız benim doğruluğumu ortaya koymak için bu semavi alâmeti meydana getirdi; diyerek hodri meydan der.”

Bu İki Semavi Alâmetten Söz eden Eserler

Astronomik bilgilere göre her yıl en az iki, en çok yedi güneş ve ay tutulması gerçekleşebilir. Bunlardan dört veya beş güneş tutulması, iki veya üç ay tutulması meydana gelebilir. Yalnız iki kere tutulma ortaya çıkarsa, bu da yalnız güneş tutulması olur. Bu kâinat oldu olalı kaç kere güneş ve kaç kere ay tutulması meydana geldi? Bunu ancak Allah bilir. Fakat bizim ele aldığımız ve söz ettiğimiz ay ile güneş tutulması, Yüce Peygamberimiz’in Cenab-ı Hak’tan haber alarak Mehdi’nin doğruluğunu ortaya koyacak iki semavi alâmettir. Nitekim M.1894 / H. 1311 yılında 21 Mart (13 Ramazan) tarihinde ay tutulması, yine aynı Ramazan ayında 6 Nisan (28 Rama-zan) tarihinde güneş tutulması gerçekleş-ti.

1. Bu hadisi ilk olarak zikreden eser Sünen Ed-Dar Kutni’dir Müellifi ise Ali bin Ömer ed-Dar Kutni-dir. Bu zat H.306 (M. 918) yılında Irak’ın başkenti Bağdat’ın Kutn mahallesinde dünyaya gelmiştir. Bundan dolayı kendisine Kutni denir. Bundan başka hayatında 16 eser daha telif etmiştir. Bizim gördüğümüz eser Kahire’de 1966 yılında basılmıştır.

2. EI-Fetâva EI Hadisiye—Bu eserin müel-lifi Şeyh Ahmed Şehabuddin bin Hacer el-Heysemi el-Mekki’dir. Bu zat H. 909 yılında doğmuş ve H. 974’de vefat etmiştir. Bu eserin 42. sayfasında güneş ile ayın tutulmasından bahsedilmiştir. Bizim incelediğimiz eser Mustafa el-Babi matbaasında Mısır’da 1970 yılında basılmıştır.

3. İkmal’üd-Din —Ebü Cafer Muhammed bin Ali el Hüseyin (ölüm H. 381) Adı geçen semavi alâmet hakkında eserin 614. sayfasında bilgi verilmiştir. Bu eser seyyid Muhammed Mehdi Seyyid Hasan Hurasani tarafından Haydiriye matbasında Necef’de basılmıştır.

4. EI -Fürü’ Min’el Cami EI Kâfi — Hafız Ebu Cafer Muhammed bin Yakub tarafın-dan yazılmıştır. Adı geçen semavi alâmet hakkında eserin 3. cildinde, Kitab’ür Revza bölümünde konunun zikri mevcuttur. Bu kitap Münşi Nevlakişor Laknau Hindistan’da basılmıştır.

5. Biharül-Envar — Allame Sakır Meclisi tarafından yazılmıştır. Adı geçen semavi alamet hakkında eserin 13. cilt, 158. say-fasında bilgi verilmiştir.

6. Muhfasar Tezkire EI-Kurtubi—Abdulvahab bin Ahmad bin Ali Eş¬şenani tarafından telif edilmiştir. Adı geçen se-mavi alâmet hakkında kitabın 148. sayfa-sında ayrıntılı olarak bahis mevcuttur. Ayrıca güneş ile ayın iki kere tutulacağı yazılıdır. Ne tecellidir ki, bu semavi alâmet 1894 yılında Asya ve Avrupa’da göründü. Yine ertesi yıl, yani 1895 yılında Amerika kıtasında aynı tarihlerde güneş ile ay tutulması gerçekleşti. Bu eser 1939 yılında, Mustafa el-Babi matbaasında Mısır’da basılmıştır.

7. Iktirab-us-saat — Nevab Nur’ül Hasan bin Sıddık Hasan Han tarafından telif edilmiştir. Bu eserin 106. sayfasında Pey-gamber Efendimizin adı geçen hadisinde söz edilmiştir. Bu eser H. 1301 yılında Müfid Amme matbaasında Agire – Hindis-tan’da basılmıştır.

8. Akaidül- İslam — Mevlâna Abdullah Hakkani Dehlvi tarafından yazılmıştır. Bu eserde Yüce Peygamberimizin Mehdi’nin doğruluğunu ortaya koymak için güneş ile ayın Ramazan ayında tutulacağını bildiren hadisi yer almaktadır. Eserde ay ile güneşin Ramazan ayında iki kere tutulacağı da zikredilmiştir. Buna biz geçen sayfalarda temas etmiş bulunuyoruz.

9. İmam Rabbâni Mektupları: Bu eser Farsça olup Münşi Nevlakşor matbaasında, Laknau Hindistan’da basılmış ve İrfan Beyani Hazretleri tarafından kitap haline getirilmiştir. Bunda da adı geçen hadisten bahsedilmiştir.

10. Sünen Ebu Davud —-İmam Süleyman bin Eşas. Bizim gördüğümüz eser H. 1346 yılında Mücetebai matbaasında Delhi’de basılmıştır. Bu eserin haşiyesinde Mevlana Mahmut Hasan, adı geçen hadisten söz ederek Mehdi için Ramazan ayında güneş ile ayın tutulacağını söyler.

11. Erbain fi Ahvalil-Mehdiyin— Bu eseri Hz. Muhammed İsmail Şehit Dehlevi hazırlamıştır. Bunda Nimetullah Veli Hazretlerinin bir kasidesi yer almaktadır. Bu kasidede Mehdi’den söz edildikten sonra kendisi için güneş ile ayın tutulacağından da bahsedilmiştir.

12. EI-Hitab’ül-Melihfı Tahkik’ik—Mehdi- ve’I Mesih. Bu eser Mevlâna Eşref Ali Thanavi tarafından yazılmış olup Bilal Stim matbaasında, Anbala’da Hindistan’da basılmıştır. Adı geçen alâmet hakkında eserin 28. sayfasında bilgi verilmiştir.

13. Kıyamet Alâmetleri— Bu eser, aslında Zafer Niyazi’nin daha önce Şah Rafiüddin’in yazdığı Kıyamet Name’nin Urduca tercümesidir. Bu kitap 1961 yılında, Cavid matbaasında Karaçi’de basılmıştır. Bu eserde de Mehdi için ay ile güneşin Ramazan ayında tutulacağı yazılıdır.

14. Miratil-Hak—Bu eser Muhammed Yar adlı bir zat tarafında kaleme alınmıştır. H. 1318 yılında, İslamiye Matbaasında Lahor’da basılmıştır. Bu kitap da Mehdi için Ramazan ayında güneşle ayın tutulmasını yazar.

15. Musa’nın Asası — Bu eser İlahi Bahş tarafından yazılmış olup H. 1318 yılında, Ensari Matbaasında, Dehli’de basılmıştır. Bu eserde de adı geçen semavi alâmetlerden bahsedilmiştir.

Bir Öncekini Oku

DİNİN YENİDEN CANLANMASI

Bir Sonrakini Oku

Doğru Yolda Olan Fırka