Ben şimdi muhaliflerimize karşı insaflı davranarak İslâm’ın ihyasını iktisadî ve siyâsî üstünlüğü ile eşdeğerde tutan fikirlerini size sunmak isterim. Bunun belki de bir açıklaması bulunmaktadır. Kuvvet hırsı ve altın sevgisi, insanların hayat mücadelesinde öteden beri üstün bir yer tutmaktadır.
Bu sebepten dolayı, millî ihyanın zirvesi demek, politik ve ekonomik üstünlük demek olacaktır. Onlara göre, İlâhî inayet ve ihsan bu neticeyi oluşturmak için kendini gösterecektir. Bir çok insan İslâm’ın ihyâsı hak kında, az yahut çok, bu fikre sahiptir. Bu inanca göre, Mesih’in gelişi İslâm’ın politik zaferleri devrinin müjdecisi olurken, imâm Mehdi’nin zuhuru ise Müslümanların ekonomik üstünlüğünü gerçekleştirecektir.
Ben ilk olarak, onların Mesih’in gelmesi hakkındaki düşüncelerini özetleyeceğim. Onların inançlarına göre Kuran’ın İsrailoğullarının peygamberi olduğunu belirttiği Meryemoğlu İsa’nın bizzat kendisi, maddî vücudu ile gök ten inecektir. O, hemen kılıcı eline alacak ve bütün İslâm düşmanlarını kesip öldürecektir. Onun dünyada yapacağı temizliğin üç büyük gayesi olacaktır, ilk hedefi haçı yok etmek olacaktır. Mecazî anlamda değil gerçek anlamda ve, harfî olarak!
O, Hıristiyan inancının sembolünü öyle kuvvetle yok etmeğe girişecektir ki bundan bir tek iz bile bulunmayacaktır. Ne kilisede, ne evde, ne de bir gerdanlık olarak her hangi bir boyunda bir tek haç bile kalmayacak tır.Onlara göre onun ikinci mühim işi ister evcil olsun ister vahşi her çeşit domuzu imha etmek olacak. Bunun neticesi olarak haça tabii olanlar ne ibâdet ve duâ için bir hâç, ne de yemek için bir domuz bulamayacaklardır. Böylece İsâ Hıristiyanları yalnız ruhanî gıdadan değil, aynı zamanda fizikî beslenmeden de mahrum bırakacaktır.
İsa’nın üçüncü işi düşmanı olan “Deccal’ı” öldürmek olacaktır. Şimdi İsâ’nın (A.S.) düşmanı olan bu “Deccâl” kimdir? Hadislere göre eğer harfiyen alınırsa ki nitekim bazıları bu anlamda alacaklardır o, tek gözlü dev cüsseli bir şey olacak ve olağanüstü büyüklükteki bir eşeğe binerek gelecektir. O kadar uzun boylu olacaktır ki başı bulutlardan daha da yükseklikte bulunacaktır. Bütün peygamberler kendi ümmetlerini bu Deccalın kötülüğüne karşı uyarmış lardır. Bu Deccal yeryüzünü tahrip etmekle meşgul iken, Mesih göklerden inecek. O, Deccal ile Şam’a yakın bir yerde dövüşecek ve onu öldürecektir. Bundan sonra o, bütün dünyayı fethedecek, bunu yaptıktan sonra da o, bütün dünyanın idaresini Müslümanlara teslim edecektir.
Kısacası Müslümanların yeniden diriliş ve yükselişleri hakkında muhaliflerimizin felsefesi işte budur. Bu felsefe Müslümanları her hangi bir politik hareket başlatmak tan alıkoymaktadır. Şimdi parmağını bile oynatmadan bütün dünyaya hâkim olacaklarına inanıp rahatlarına bakan kimseler politik bir düşünce ve hareket ile rahatlarını boz maya hiç lüzum görürler mi? Onlar, geri kalmış olmalarına ve düşkünlüklerine ilgisiz, neşe içindedirler. Çünkü her şey bir yana, onlar kesin olarak, ilâhî bir varlığın gökten inip zaferler zincirini başlatacağı gibi mutlu saatin uzak olmadığına inanırlar. O, domuzları öldürecek, haç ve çar mıhları yok edecek ve Doğu ile Batı’nın bütün kuvvetlerine boyun eğdirecektir. Bundan sonra o, beklemekte olan Müs lümanları çağırıp şöyle diyecektir:
“Ey Allah’ın erleri geliniz; ey dürüst insanlar buraya geliniz; gelip yeryüzünün saltanatının asasını ellerinize alınız”.
Müslümanların tekrar dirilip canlanmaları ile ilgili Ahmedi Müslümanların iğrenç bulduğu muhaliflerinin kavgacı ve dövüşken fikirleri işte budur. Müslüman Ahmedîler açıkçası bu düşüncenin kabaca literalizmini onaylayamazlar.İkinci olarak gayr-ı Ahmedi Müslümanların İslâmiyet’in iktisadî ihyâsı hakkındaki fikirleri gelmektedir.
Başka gurupların uleması, Müslümanların kötü ekonomik durum larının çaresinin, çabalama ve didinmede değil, Mehdi İmam’ın gelişinde olduğuna inanırlar. Bu Mehdi İmam, İsa (A.S.) ile aynı asırda olacaktır. Geldikten sonra onun en büyük işi dünya Müslümanları arasında büyük ve değerli hediyeler dağıtmak olacaktır. Onun ihsanı sınırsız olacak; elinin açıklığı tarife sığmayacaktır. Haddi hesabı olmayan bu mal, Müslümanların tasarruf gücünü açık olarak aşacak tır. Böylece mal ve altın hevesi bir sonuca varmış olacaktır. Bu, bazılarının düşündüğü gibi İslâm dünyasının iktisadî hastalıklarının çaresidir. Bu düşünceye göre, İmam Mehdi’nin gelişi kendi zatında Müslümanların ekonomik düşkünlüğünün cevabıdır. Çabalamaya, alın teri dökmeye, didinmeye ve gayret etmeye gerek yoktur.
Yeraltındaki gizli hazineleri bulup çıkarmaya, atom çekirdeğini incelemeye ve uzay sırlarını arayıp bulmaya ve keşfetmeye hiç gerek yoktur. Ne çaba ve sanayi, ne de yeni bir şey keşfetmeye ve uygulamaya; hiç birine lüzum yoktur. Gerekli olan yalnız ve yalnız Mehdi’nin gelişini beklemek tir. Bu konuda yine biz Ahmedi Müslümanlar olarak başka türlü düşünmekte ve bu düşünceyi çocukça, kaba ve kabul edilmez bulmaktayız.