Şimdi değişik dinlerin düşüncelerini ele alıp onların Tanrı hakkında ne dediklerini ve bu dediklerinin ne kadar doğru veya yanlış olduğunu anlatacağım. Şu anda Hıristiyanlık dünyayı mağlup ettiği için ondan başlayacağım. Dediklerine göre bir Tanrının üç dalı vardır.
- Tanrı olan Baba
- Tanrı olan oğul
- Tanrı olan Mukaddes ruh
Bunlar birleşince tek de oluyorlar. Sıfatlara gelince diyorlar ki Tanrının özel sıfatlarından birisi “adalet” sıfatıdır. Eğer adil olmasa zalim olacaktır diyorlar. Oysa zalim olmak bir Tanrı için imkânsızdır. Bu yüzden onun adaletinde en ufak bir kusur olmaması lazım. Bu temeli attıktan sonra diyorlar ki dünyada günahın yaygın olduğu barizdir. Bu durumda insanın kendi başına günahtan kurtulması imkânsız gözüküyor ama diğer taraftan Tanrı Adil olduğu için günahkârları cezalandırmak zorunda. (Yoksa adaleti noksan olur.) Adalet sıfatının insanların kurtuluşu için bir engel teşkil ettiğini gören Tanrı, biricik oğluna insan şeklini vererek insanların günahlarının yükünü taşısın diye dünyaya yolladı. Bu sebepten aslında Tanrının oğlu olan Hz. İsa aleyhisselam insan suretine girip masum olmasına rağmen bütün insanlığın günahlarını üstlendi ve çarmıha gerildi. Bundan böyle ancak bu olayı böyle bilen necat bulacaktır (kurtulacaktır) çünkü Mesih onlar için kendini feda etmiştir. Bundan böyle Tanrının adaletine engel olmadan artık Mesih necat verebilmektedir.
İtirazlar
Ama bu dogmayı benimsersek Tanrının zatıyla ilgili birçok itiraz oluşmaktadır. Dilimizle her ne kadar Ona Rahim Rahim desek Hıristiyanların Tanrısına inandıktan sonra eğer bir günah işlersek affedilmek için yalvar yakar olursak dahi Tanrı tarafından reddedileceğiz. Çünkü O Adaleti gereği affedemez!
Ama O merhametlidir. Evet, bizden daha merhametlidir. Birisi bize karşı bir suç işlerse ama sonra pişman olup merhamet dilerse biz onu affederiz. Öyleyse Tanrı neden affetmesin? Adaleti zedeleniyor demek tamamen yanlıştır. Biz birini affettiğimizde adaletimiz mi lekelenir? Biz affetmemize rağmen yine adaletli kalabiliyorsak Tanrı neden kalmasın?
Mesihlik İncil’de Tanrının “Baba” kelimesiyle anılmasından gurur duyar. Babalar evlatlarına Hıristiyanlığın tanrısı gibi mi davranırlar? Ne kadar tövbe ederlerse etsinler bu baba affetmiyor! Hıristiyanlar “Dünyada babalar cehaletleri yüzünden affediyorlar yoksa eğer tam bilgi sahibi olurlarsa Mesih’i kabul etmeden affetmezler” diyemezler. Sebebi de şudur ki Hz. İsa aleyhisselam kendisi İncil’de Tanrının baba olmasını şu masalla anlatmıştır.
“Bir kişinin iki oğlu varmış. Küçüğü babasının mal varlığından kendisine düşen payı istemiş. Bunun üzerine babası da paylarını hesaplayıp onlara vermiş. Çok geçmeden küçük oğlan kendi payını alıp uzaklara gitmiş. Gittiği yerde bütün malını boş şeylere harcamış, heba etmiş. Daha sonra bu memlekette kıtlık başlayınca da beş paraya muhtaç kalmış. Oralı birisinin tarlasında çalışmak zorunda kalmış. Domuzlara yemek veriyormuş. Domuzların yediğini yemek istemiş ama bu bile ona yasaklanmış. Birden bire kendine gelmiş ve kendi kendine demiş ki “babamın onlarca çalışanı ekmeğini ondan kazanır. Ben ise burada açlıktan ölüyorum. Babama döneyim ve ona diyeyim ki ben Tanrının ve senin gözünde günahkâr olduğumu kabul ediyorum. Artık senin oğlun olmaya layık değilim. Ama en azından beni çalışanlarının yerine koy” Bu fikri benimseyip kalkmış ve memleketine dönmüş. Daha tam varmamış ki geliş haberini alan babası dayanamayıp koşa koşa gelip yolda karşılamış. Sarılmış ve öpmüş. Oğlu “ben Tanrı ve senin gözünde günahkârım. Artık oğlun olmaya layık değilim” demiş. Bunun üzerine babası hizmetçilerine “güzel elbiseler getirin ve buna giydirin. Parmağına yüzük takın ve ayağına pabuç giydirin. Güzel bir hayvan kesin ki biz mutluluğumuzu kutlayabilelim. Bu oğlum ölmüştü; dirildi; kaybolmuştu; geri geldi” demiş. Onlar böyle sevinirken büyük oğlan tarladan geri dönmüş. Kutlamaların sebebini bir hizmetçiye sormuş. O da “kardeşin dönmüş. Baban da kutlayalım diye hayvan kestirdi” demiş. Bunlara çok kızan büyük oğlan içeri girmek istememiş ama babası dışarı çıkıp gönlünü almaya çalışmış. “Ama ben yıllardır sana hizmet ediyorum. Hiçbir zaman bir dediğini iki etmedim. Bana bir keçi yavrusunu bile arkadaşlarımla kutlama yapayım diye vermedin. Ama senin malını heba eden oğlun için güzel hayvanı kesmişsin” demiş. Bunu duyan babası da “Oğlum sen hep yanımdasın. Zaten benim olan senindir. Bu kutlama uygunsuz değildir. Senin kardeşin ölüydü; ihya oldu; kaybolmuştu; bulundu” demiş.[1]
Bu masalda Hz. İsa Tanrının da aynen bir baba gibi günahkâr kulunu sevdiğini anlatmıştır. Pişman kulu ona dönünce O da bir baba gibi merhamet gösterir. Ama ne ilginçtir ki, Mesih’in kendisi Tanrının merhametini bu masalla anlatırken, günümüzün Hıristiyanları O’nu öyle zalim birisi olarak gösteriyorlar ki ne kadar pişmanlık duyarsak duyalım, ne kadar yalvar yakar olursak olalım O affetmezmiş. Masalda yer alan baba evine dönen yavrusunu önce dövüp sonra mı affetmişti? Yoksa pişmanlığını görünce mutlu olup ceza vermeden mi affetmişti? Eğer çocuğunu görünce “Aç sırtını; önce kırbaçlayayım sonra bırakırım” deseydi ya da büyük oğlunu çağırıp “bunun günahları için seni kırbaçlayayım ki adaletim lekesiz kalsın” deseydi keffare[2] kavramına anlam verirdik. Gerçek şudur ki bu masalla Hz. İsa aleyhisselam bu kavramın kökünü kazımıştır. Sanki ona ümmetinin böyle bir yanılgıya düşeceği vahiyle bildirilmiştir ve o da bu masalı anlatarak önlemini almıştır.
Ayrıca Hıristiyanlar bir taraftan Hz. İsa’ya aleyhisselam Tanrının oğlu derken, diğer taraftan öldüğüne hatta üç gün cehennemde kaldığına inanmaktadırlar. Yani kendisi Tanrı olan birisi üç gün cehennemde kalıp ceza çekmiş. Bu inancın kusuru apaçıktır. Bir şey yazmaya bile gerek yoktur.
Zerdüştlerin düşüncesi
Hıristiyanlardan sonra Zerdüştlerin düşüncelerini ele alalım. Onlara göre Tanrı sadece nurun kaynağıdır. Acılar ve sıkıntıların kaynağı O değildir. Bu sebepten bir rakip gücün olduğuna da inanmaktadırlar. Karanlığı, acıyı ve sıkıntıyı o rakip yaratmıştır. Dünyada ne olup bitiyorsa bu iki tanrının sürekli devam eden savaşı yüzünden oluyor. Bazen birisi galip geliyor; bazen de diğeri. Ama kıyamete yakın bir zamanda iyiliğin tanrısı tamamen galip gelip adı Ahraman olan kötülüğün tanrısını öldürecektir.
İtirazlar
Bu inanç da itirazlara maruz kalıyor. Böyle inanınca şeytan da Tanrının varlığının bir parçası olmuş oluyor ve Zerdüştlerin bile sevmediği iki Tanrı kavramı doğuyor. Buna karşı diyorlar ki aslında Tanrı tektir ama O iki farklı güç yaratmıştır. Birisi iyiliğin gücü diğeri de kötülüğün gücüdür. Ama bu sadece bir aldanmadır. Eğer kendi inançlarına göre herhangi bir şekilde kötülüğe karışmış olması Tanrının zatını lekeliyorsa o zaman bu senaryoda da lekelenmiş olur.
Ayrıca zararlı sanıp şeytana mensup ettikleri şeylerin günümüzde aslında faydalı oldukları ispatlanmıştır. Karanlığı bile dikkate alırsak çok faydaları vardır. Karanlık olmasaydı uyku sağlıklı ve faydalı olamazdı. Tıp, karanlığın uykusunun, aydınlığın uykusuna göre daha üstün olduğunu ispatlamıştır. Birçok sebze karanlıkta neşvünema[3] bulur. Sürekli aydınlık hem gözleri hem asabımızı yorar. Eğer karanlığı kötülüğün gücü yaratmışsa asıl Tanrının dünyayı eksik yarattığını da kabul etmek zorunda kalıp, mükemmel hale getirdiği için şeytana borçlu çıkarız.
[1] İncil: Luka 15. bölüm. 11. – 32. ayetleri
[2] Tazminat. Birinin günahın cezası başkası tarafından çekilmesini makul bulan Hıristiyanlığın içine sonradan karıştırılan kavram.
[3] Büyür ve hayat alır. Güçlenir.
“Hasti-e Bari Teala” adlı kitaptan alıntıdır.
Hz. Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed
Halifetü’l Mesihi-s Sani