“Hz.İsa’nın (a.s.) ölümü hususundaki gerçek 1300 yıldır bütün Müslüman âlimlerce bilinmiyor muydu? Yalnız siz mi bunun farkına vardınız?” diyerek bizle alay ederler. Ancak, bizimle alay edenler, Kur’an-ı Kerim’in ilk müfessirlerinin ashab-ı kiram olduğunu unutuyorlar. Peygamberimizden sonra İslâmî inançları dünyaya ilk olarak açıklayan onlardır.
Ashab ise İsa’nın ölümü konusunda bizimle hemfikirdir. Zaten Peygamber Efendimize (sav) hakaret mahiyetinde olan böyle bir düşünceye sahip çıkmalarına imkân yoktu. Ashab-ı kiram yalnız bizimle hemfikir olmakla kalmamış, elbirliği (icma) ile kararlaştırdıkları ilk resmi beyanla Hz.İsâ’nın (a.s.) ölümünün doğruluğunu tasdik etmişlerdi. Ashab-ı kiramın ilk icmasıyla İsa’nın ölümü üzerine mühür basılmıştır.
Zira, hadis ve tarihi kitaplara göre, Peygamber Efendimiz (sav) öldüğü zaman ashabı kederden şaşkına dönmüşlerdi. Bazıları yürüyemez hale geldiler. Bir kısmının ağzından ise tek kelime çıkmıyordu. Bazıları ayrılık ızdırabına dayanamayıp birkaç gün içinde fani âleme veda etti. Hz.Ömer ise Peygamber Efendimiz’in (sav) öldüğünü kabullenemedi. Kılıcını kınından çıkararak, kim Peygamberin öldüğünü söylerse boynunu vuracağını ilân etti. Peygamber Efendimiz’in (sav) tıpkı Hz.Musa (a.s.) gibi, aralarından geçici bir müddet için ayrıldığını söylemeye başladı. Hz.Musa (a.s.) ümmetine kırk gün sonra dönmüştü. Peygamber Efendimiz (sav) de aynı şekilde geri gelecekti. Geri döneceği zaman kendi hakkında yakışıksız söz söyleyenleri ve münafıkları öldürecek veya çarmıha gerdirecekti. Hz.Ömer (r.a.) ciddi ve kararlı idi. Sahabelerden hiçbiri onun söylediğini reddetmeye veya ona karşı gelmeye cesaret edemedi. Hatta bazıları Hz.Ömer’in ifadesinin doğruluğuna kanaat getirmişler. Onlar da Peygamber Efendimiz’in (sav) ölmediğini düşünmeye başlamışlardı. Böylece, onların kederi sevince dönmüştü. Bu sevincin belirtileri onların yüzlerinde görülüyordu. Kederden boynu bükülmüş olanların başları tekrar dimdikti. Durumun farkına varan, ashaptan bazı basiretli ve ferasetli kişiler içlerinden birisini Hz. Ebu Bekir’i (r.a.) çağırmak için göndermişlerdi. Peygamber Efendimiz (sav) öldüğü vakit Hz.Ebu Bekir (r.a.) Medine’de bulunmuyordu. Çünkü Peygamber Efendimiz’(sav)in hastalığı iyileşmiş gibi göründüğünden, Hz Ebu Bekir’in (r.a.) gitmesine müsaade etmişti. Hz.Ebu Bekir’e yollanan sahabe şehirden çıkıp yola koyulur koyulmaz onun gelmekte olduğunu gördü. Hz.Ebu Bekir’e yaklaşınca, kendini tutamadı, gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Söz söylemeye lüzum yoktu. Hz.Ebu Bekir (r.a.) ne olduğunu anladı ve sahabeye “Peygamber Efendimiz (sav) öldü mü?” diye sordu. Sahabe verdiği cevapta, kederli haberi onaylamakla kalmayıp aynı zamanda Hz.Ömer’in (r.a.) “Kim Peygamber öldü derse boynunu vururum” dediğini de anlattı. Hz.Ebu Bekir (r.a.) bunu işittiğinde, hemen Peygamber Efendimiz’in (sav) mübarek naaşının yattığı yere koştu. Üzerinden örtüyü kaldırınca ölmüş olduğunu hemen anladı. Sevgili dostu ve önderinden ayrılmanın acısıyla gözleri nemlendi. Eğilip Peygamber Efendimizi (sav) alnından öptü ve: “Vallahi, sen birden fazla ölüm görmeyeceksin. Senin ölümünle insanlığın uğradığı kayıp, öteki peygamberlerin ölümü ile uğradığı kayıptan daha fazladır. Senin methedilmeye ihtiyacın yok. Hiçbir matem, ayrılığın ızdırabını dindiremez. Senin ölümünün önüne geçmek elimizde olsa, bunu hayatlarımız pahasına yapardık” dedi.Hazret-i Ebu Bekir (r.a.) bunları söyledikten sonra Peygamber Efendimiz’in (sav) yüzünü örttü, ondan sonra Hz.Ömer’in (r.a.) sahabelere nutuk irat etmekte olduğu yere gitti. Hz.Ömer (r.a.) onlara Peygamberin ölmediğini ve sadece geçici bir müddet için ortadan kaybolduğunu söylüyordu. Hz_Ebu Bekir (r.a.), Hz.Ömer’den bir an için sözünü kesmesini ve topluluğa hitap etmesine imkân vermesini istedi fakat Hz.Ömer (r.a.) sözünü kesmeyip konuşmasına devam etti. Hazret-i Ebu Bekir (r.a.) sahabelerden bazısına doğru döndü. Onlara Peygamber Efendimiz’in (sav) gerçekten öldüğünü söylemeye başladı. Öteki sahabeler de Hz.Ebu Bekir’e (r.a.) doğru döndüler ve onu dinlemeye koyuldular. Bu durumda Hz.Ömer (r.a.) de dinlemeye mecbur oldu. Hz.Ebu Bekir(r.a.), Kuran-ı Kerim’den şu ayetleri okudu:
“Muhammed (sav) bir peygamberden başka bir şey değildir. Ondan önce gelen bütün peygamberler ölmüştür. Eğer o da ölürse veya öldürülürse, sizler geri mi döneceksiniz?” [1]
“Sen (Ey Muhammed) muhakkak öleceksin ve onlar (kâfirler) da muhakkak ölecekler.”[2]
Bu ayetleri okuduktan sonra sözüne devam ederek şöyle dedi: “Ey insanlar! İçinizden kim Muhammed’e (sav) tapıyorsa bilsin ki Muammed (sav) öldü. Kim Allah’a (c.c.) tapıyorsa bilsin ki Allah yaşıyor ve ölümsüzdür.” [3]
Hz.Ebu Bekir Kuran’ın ayetlerini okuyup açıklayınca ashab-ı kiram olayın mahiyetini anladı. Peygamber Efendimiz (sav) gerçekten ölmüştü. Ağlamaya başladılar. Rivayete göre, Hz. Ömer, Hz.Ebu Bekir’in okuduğu ayetlerin manasını birdenbire kavradığı vakit bu ayetler ona sanki o gün, o anda nazil olmuş gibi geldi. Bacakları artık gövdesini taşıyamaz oldu, sendeledi ve şiddetli bir keder nöbeti içinde yere yıkıldı[4]. Peygamber Efendimiz’in (sav) ölümü üzerine sahabeler arasında neler geçtiğini anlatan bu rivayet üç önemli şeyi ispat ediyor:
(1) Peygamber Efendimiz (sav) öldükten sonra sahabelerin icma halinde yani elbirliğiyle verdikleri ilk karar Peygamber Efendimiz’den (sav) önce gelen bütün peygamberlerin öldüğü yolundaydı. Bunun istisnası yoktu. Sahabeler daha evvelki peygamberlerden bazısının ölmediğini düşünmüş olsalardı, ortaya çıkıp bu istisnalardan bahsedeceklerdi. Hiç olmazsa Hz.İsa’nın (a.s.) 600 seneden beri gökte hayatta olduğunu ileri sürüp yukarıdaki ayet-i kerimeye dayanarak Hz.Ebu Bekir’in (r.a.) çıkardığı neticenin yanlış olduğunu beyan edeceklerdi.
(2) Sahabelerin daha önce gelen peygamberlerin ölümüne iman etmeleri şahsi görüşlerinin neticesi değildi. Onların bu görüşü Kuran-ı Kerim’e dayanmaktaydı. Eğer sahabelerin bu inancı Kuran-ı Kerim’e dayanmayıp, sadece şahsi görüşten ibaret olsaydı o zaman Hz.Ebu Bekir (r.a.) sözü geçen ayeti okuduğu vakit, ashabın: “Evet bütün peygamberlerin vefat ettiği doğrudur. Ama okuduğun ayetten çıkardığın netice yanlıştır. Çünkü bu ayetten bütün peygamberlerin vefat ettiği ispat edilemez” demeleri gerekirdi. Hz.Ebu Bekir (r.a.) okumuş olduğu ayetten geçmişte gelen bütün peygamberlerin istisnasız vefat ettiği neticesini çıkarmıştı. Bütün ashap ise çıkardığı neticeyi kabul etmekle kalmayıp, bundan bir haz ve sevinç duymuşlardı. Hatta sokak ve caddelerde dolaşırken bu ayeti dillerinden hiç düşürmüyorlardı. Bütün bunlar bu ayetten çıkarılan neticede ashabın Hz. Ebu Bekir’le aynı düşünceyi paylaştığını göstermektedir.
(3) Ashab-ı kiram (r.a.) başka peygamberlerin öldüğüne ister inanmış ister inanmamış olsun. Hz.İsa’nın (a.s.) gökte hayatta bulunduğu hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Bütün sahih hadis ve itibarlı rivayetlerden bu mesele besbellidir. Hz.Ömer (r.a.) dahi heyecanın en şiddetli anında Peygamber Efendimiz’in (sav) öldüğünü söyleyecek olanları ölümle tehdit ederken, sadece ümmeti arasından kırk gün kaybolan Hz.Musa (a.s.) ile benzerlikten bahsetmiş fakat Hz.İsa’nın gökte berhayat olduğundan hiç söz etmemişti. Sahabeler Hz.İsa’nın (r.a.) gökte olduğu inancını taşısalardı, Hz.Ömer (r.a.), ve onun gibi düşünen sahabeler düşündüklerinin doğruluğunu ispatlamaya çalışırlardı. Hz.Musa’dan (a.s.) bahsedip, Hz.İsa’dan (r.a.) hiç söz etmemeleri, bu konuda en ufak bir fikre sahip olmadıklarını açıkça göstermektedir.
[1] Al-i İmran Suresi; Ayet 145
[2] Zümer Suresi; Ayet 31
[3] Buhari; Kitab-ül Menakib, Menekib-i Ebu Bekir Faslı
[4] Buhari; Kitab-ül Magazi, Marad-ün Nebiy Babı