Her Müslüman Allah’tan (C.C.) sonra yalnız Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’i (S.A.V.) sever. O, bütün peygamberlerin, bütün velinimetlerin en büyüğüdür. Başka hiçbir peygamber, başka hiçbir insan, Peygamber Efendimizin (S.A.V.) bize yaptığı iyiliklerin en küçüğünü bile yapmamıştır. Ona gösterdiğimiz hürmeti kimseye gösteremeyiz. İsa (A.S.) gökte berhayat olduğu halde, Peygamber Efendimizin (S.A.V.) toprak altında gömülü olduğunu düşünmek, bizim için imkânsızdır. Biz böyle bir düşünceye sahip olamayız. Manevi mertebe bakımından, Peygamber Efendimizin (S.A.V.) İsa’dan çok daha yüksek olduğuna inanıyoruz. Nasıl oluyor da Allah (C.C.), İsa’yı (A.S.) hayatın karşı en küçük bir tehlike belirmesi üzerine, arşa yükseltiyor da, Peygamber Efendimiz (S.A.V.), düşmanları tarafından oradan oraya kovalanırken Allah onu, yıldızlara kadar olsun yükseltmiyor? Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ölmüş ve gömülmüş iken, İsa’nın (A.S.) berhayat ve gökte olduğu fikrine tahammül edemeyiz. Hıristiyanlar karşısında kendimizi aşağılanmış hissederiz.
Fakat Allah’a çok şükür, vaziyet böyle değildir. Gerçekten, Allah Peygamberimize böyle bir muamele yapamazdı ve yapmadı da. Allah bütün hâkimlerin en adaletlisidir. Allah’ın bizzat Kendisi, Peygamber Efendimiz’e “Bütün insanların Efendisi” adını vermiştir. Allah, Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.) bu adı verdikten sonra, İsa’ya ondan daha fazla ihtimam ve ilgi gösteremezdi. Allah (C.C.) Efendimizin (S.A.V.) hatırı için, onu küçük düşürmek isteyenlerin dünyasını, altüst etti. Onu küçük düşürmeyi kim tasarladıysa, küçük düşen kendisi oldu. Allah (C.C.) Peygamber Efendimizi (S.A.V.) itibardan düşürüp de, onun düşmanlarına bu suretle sevinme fırsatı verebilir mi? Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) toprakta gömülü olup da, İsa’nın gökte berhayat bulunduğu fikri karşısında, benim tüylerim ürperiyor. Ben bu fikri hayret verici ve can sıkıcı bulur ve: “Hayır, Allah böyle bir şey yapamaz” derim. Allah (C.C.), Hazreti Muhammed’i (S.A.V.) başkalarından daha fazla sever. Onun ölüp toprağa düşmesine ve İsa’nın göğe çıkmasına Allah (C.C.) müsaade edemezdi. Berhayat kalıp göğe çıkmaya layık bir insan varsa, o da Peygamber Efendimiz (S.A.V.)idi. Eğer O, bütün insanlar gibi ölmüşse, başka peygamberler de aynı şekilde ölmüşlerdir. Efendimizin (S.A.V.) Allah’ın indindeki yüksek mertebe ve mevkiini bildiğimiz halde, Allah’ın ona İsa’dan daha aşağı bir muamele yapabileceğini bir an için bile olsa nasıl düşünebiliriz?
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) hicret esnasında Ebu Bekir’in (R.A.) omuzlarına binmeye mecbur kalarak Sevr mağarasına iltica ettiği zaman, Allah onu kurtarmak için meleklerini göndermediği halde, Yahudiler İsa (A.S.) ile çatışmaya başlayınca Allah’ın (C.C.), onu caniyane Yahudi entrikalarından kurtarmak için, göğün dördüncü katına kaldırdığını düşünemeyiz. Uhud Gazvesinde (savaşında) düşman, Peygamber Efendimiz’e hücum ettiği vakit onun etrafında pek az dostu kalmıştı. Allah bu esnada bir melek göndermediği gibi, Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.) benzer bir hayal de yaratmadı ve düşmanı Peygamber Efendimiz (S.A.V.) yerine bu hayale saldırtıp Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)dişleri yerine hayalin dişlerini kırdırılmadı. Allah düşmanın Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.) saldırmasına müsaade etti ve Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ölü gibi yere düştüğü vakit düşmanlar Peygamber Efendimizi öldürdüklerini (hâşâ) sevinç naraları atarak ilan ettiler. Ama İsa (A.S.) meselesinde, Allah en küçük bir ağrı veya sıkıntının bile onu rahatsız etmesine müsaade etmemiş. Yahudiler İsa’yı yakalamayı kararlaştırınca, Allah onu göğe kaldırmış ve onun yerine düşmanlarından birini yakalayıp İsa kılığına sokmuş ve İsa’nın bu düşmanını İsa yerine çarmıha gerdirtmiş!
Bazı insanların neler yapabileceğine şaşmamak mümkün değil. Bir taraftan Peygamber Efendimizi (S.A.V.) çok sevdiklerini iddia ederler; diğer taraftan onu itibardan düşürüp rezil ederler. Bununla da yetinmeyerek daha ileri giderler ve başka birini Peygamber Efendimizden (S.A.V.) daha üstün mertebeye yükselten inançları benimsemeyenlere karşı küfür fetvaları çıkarırlar. Acaba küfürden kastettikleri nedir? Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)rütbece başkalarından üstün olduğunu düşünmek, hakkıyla ona ait olan yüksek manevi rütbe ve mertebeyi ona isnat etmek, bunlar küfür müdür? Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.) en yüksek sevgi ve saygı gösterenler kâfir midir? Eğer küfür bu ise, Allah şahidimiz olsun ki, bu küfrü bize kâfir diyenlerin imanından kat kat daha kıymetli sayarız.
Hepimiz bir gün öleceğiz, Allah’ın huzuruna çıkacağız ve amellerimizin hesabını vereceğiz. İnsanlardan niçin korkumuz olsun? Onlardan bize ne zarar gelebilir? Biz yalnız Allah’tan korkarız ve yalnız O’nu severiz. O’ndan sonra en çok Peygamber Efendimizi (S.A.V.)sever ve ona saygı gösteririz. Peygamber Efendimiz için bu dünyanın izzet ve ikbalini, menfaatlerini ve nimetlerini feda etmemiz gerekirse, buna seve seve katlanırız. Fakat Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.)karşı hürmetsizlik ve riayetsizliğe tahammül edemeyiz. Onun ne kadar kutsal olduğunu, ne derece manevi ilim ve mertebe sahibi olduğunu ve Allah ile ne kadar yakın teması bulunduğunu bildiğimiz için, Allah’ın (C.C.) başka bir insanı veya peygamberi ondan daha fazla sevdiğini bir an için bile düşünemeyiz. Böyle bir düşünceye kapılsak, başkalarından daha ziyade cezaya müstahak oluruz. Peygamber Efendimizi inkâr edenlerin, ona meydan okuduklarını ve göğe çıkmak mucizesini gösterip gösteremeyeceğini ona sorduklarını da çok iyi biliyoruz. Bu inkârcılar şöyle demişlerdi
“Sen göğe çıkmadıkça sana inanmayacağız ve gökten bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanmayacağız.” İsra Suresi; a.94
Bu meydan okumaya karşı Peygamber Efendimiz’e, kendisini inkâr edenlerin istediği mucizeyi göstermesi için, Allah tarafından müsaade verilmedi. Bunun yerine, Allah (C.C.) Habibi’ne şunları söyletti: “Bütün zaaf ve kusurlardan münezzeh olan yalnız Rabbimdir. Bana gelince ben sadece bir insanım.” Bununla beraber, ulemanın öğrettiğine göre, İsa (A.S.) düşmanlarının aynı şekilde bir meydan okumasıyla karşılaşınca Allah tarafından göğe çıkartıldığı söylenirken, Peygamberimiz düşmanlarının meydan okumalarında göğe çıkmanın insanlık ile bağdaşamayacağını bildiriyor. Ama İsa’ya (A.S.) aynı şey ile karşılaştığı vakit, o hiçbir tereddütle karşılaşmaksızın göğe çıkarılıyor. Eğer bu doğru ise, bu düşünce İsa’nın (A.S.) Allah olduğu (hâşâ) neticesi çıkmaz mı? Böyle saçma bir düşünceden Allah’a sığınırız. Böylece o’nun Allah (c.c.) Tarafından daha fazla sevildiğini manevi rütbece bizim Peygamberimizden üstün olduğunu ve Allah (C.C.) tarafından da en yüksek olduğunu göstermez mi? Fakat Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) göğe çıkmayıp, normal bir insan gibi vefat ettiğini biliyoruz ve bu durum güneş kadar ayandır. Bunu bildikten sonra, Peygamber Efendimi çıkıp normal şekilde öldüğü ve bu dünyada toprağa gömüldüğü halde, İsa’nın (A.S.) göğe hayatta kaldığını nasıl düşünebiliriz?
Peygamber Efendimiz (S.A.V.): “Eğer Musa (A.S.) ve İsa (A.S.) hayatta olsalardı, bana inanmaları ve tabi olmaları gerekirdi”‘ dememiş miydi? Eğer Hz. İsa(A.S.) hayatta ise, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) bu iddiasını (hâşâ) yalan saymak lazımdır. Peygamber Efendimizin kullandığı eğer kelimesi ile ikisinin de hayatta olduğu manidar ve açıktır. O “Eğer Musa ve İsa hayatta olsalardı” demişti. Yani Ne Musa (A.S.) hayattadır ne de İsa (A.S.). Bu, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)konu ile ilgili olan önemli bir açıklamasıdır. Bu beyanı işittikten sonra, İsa (A.S.)’ın hayatta olduğunu düşünemez. Zira eğer hayatta ise, Peygamber Efendimizin (S.A.V.)bu beyanı ve konu hakkındaki bilgisi (hâşâ) yetersiz demek değil midir? Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.)göre İsa ölmüş değil mi?
Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)başka bir önemli beyanı daha var. Son hastalığı esnasında, o, kızı Fatma’ya (R.A.) şöyle demişti:
“Cebrail her ser bir defa tilavet ederdi (okurdu). Bu sene iki defa tilavet etti. Keza, her peygamberin yaşı selefinin yarısı kadar yaşar diye bana haber verdi ve Meryem oğlu İsa’nın yüz yirmi yıl yaşadığı söyledi. Bundan dolayı, aşağı yukarı altmış yıl yaşayabileceğimi zannediyorum.”‘( Mevahib-üd Dünya, Kastalani; c.1 s.42)
Bu beyan vahiye dayanan bir beyandır. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) İsa’nın (A.S.) yüz yirmi yıl yaşadığını ve bunu vahiy meleği Cebrail’den aldıklarını bildirir.
Beyanın mühim olan yanı Hz. İsa (A.S.)’ın 120 yaşında ölmüş bulunduğudur. Yeni Ahdin (İncil) kayıtlarına göre, çarmıha gerilme vakası vuku bulduğu zaman 32 veya 33 yaşındaydı. Hz. İsa (A.S.) gerçekten göğe çıkmış ise, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)zamanındaki yaşı 120 değil 600 civarında bulunuyordu. Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) Cebrail’den aldığı bilgi doğru ise, onun en az 300 yıl yaşaması gerekirdi. Fakat sadece altmış üç yıl yaşadı. Mamafih, Cebrail’e göre, Hz. İsa (A.S.) 120 yıl yaşadı. Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.)bu önemli ifadesi ispat ediyor ki, Hz. İsa’nın (A.S.) hayatta olduğunu düşünmek Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) öğrettiğine ve Allah (C.C.) tarafından ona vahyedilene aykırıdır. Buna binaen, Hz. İsa’nın (A.S.) hayatta olduğuna inanmamız için bizi nasıl ikna edebilirler? Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) bize bu kadar açıkça öğrettiği bir şeyi nasıl inkâr edebiliriz?