Vadedilen Mesih’in (as) doğruluğu hakkındaki iç değerlendirmesi
“İlmi olarak size şunu söyleyeyim ki ben saygıdeğer babamı babam olduğu için inanmadım. Yaklaşık 11 yaşındaydım ki araştırmalarım neticesinde (Allah göstermesin) eğer onun haklı olmadığını fark edersem evi terk edeceğimi karar vermiştim. Ama onun haklı olduğunu anladım ve her geçen gün imanım arttı ve vefat ettiğinde imanın artık tam bir eminlik hale gelmişti. (Alfazal 1924 6 haziran)”
Allah’ın (cc) zatı hakkındaki değerlendirmesi
“1900 senesinde 11 yaşındayken Allah’a neden iman ettiğimi sorguladım; varlığının ispatını sorguladım. Uzun bir müddet bunu düşündüm ve nihayet gece vakti onbire yakın kalbim “evet bir Allah (cc) vardır” diye karar verdi. O öyle mutlu bir andı ki bir çocuğun annesine bulmasına benziyordu. İşte öyle sevindim. Çünkü beni yaratanı bulmuştum. İmanım artık sadece duymuş olduğum bir şey olmaktan çıkıp ilmi bir hal kazanmıştı. Sevinçten dört köşe oluyordum. İşte o an Allah’a hiçbir zaman zatı konusunda şüpheye düşmemek için dua ettim. Dediğim gibi o zaman 11 yaşındaydım ama bugün bile o duamı değer vererek hatırlıyorum. Bugün bile “Allah’ım (cc) zatın konusunda hiçbir zaman şüpheye düşmeyim” diye dua ederim. O zaman çocuktum; şimdi daha çok tecrübeliyim dolaysıyla artık duamı biraz genişleterek “Allah’ım zatın hakkında hakkul yakin seviyesine ulaşayım” diyorum. Bu düşünceler kalbimde dalgalanırken bir gün öğlen veya akşam vakti abdest alıp, güzel olduğu için değil, Vadedilen Mesih’e (as) yani Allah’ın pak bir resulün cübbesi olduğu için giydim ve odamın kapısını kapattım. Yere bir seccade serdim ve namaz kılmaya başladım. Çok ağladım… Çok fazla ağladım.. Çok ama çok ağladım ve bir daha asla namazı terk etmeyeceğimi söz verdim. 11 yaşımdaydım ve ne kadar azimliydim. O günden sonra hiçbir namazımı kaçırmadım. Çocukluğum biraz daha devam etti ama o günün iradesi hala beni utandırıyor. Neden bu kadar ağladığımı bilmiyorum. Bir filozof bunun sinirlerimin zayıf olduğuna bağlayacaktır ve dindar birisi takvaya ama ben ki o olayı bizzat yaşadım size söylüyorum ki neden öyle ağladığımı bilmiyorum.
Sadece bunu hatırlıyorum ki bir daha namazı kaçırmayacağıma dair ant içtim. Ne kadar bereketli bir ağlamaydı ve o hüzün anım ne kadar büyük rahatlığa dönüştü. O göz yaşlarım bir nöbet geçirdiğimden değildi; bir hastalık neticesinde oluşan şeyler değildi. Peki neydi onlar. Bana sorarsanız ruhani güneşin ısıtan ışınlarının yarattığı ısının neticesindeki ter idi ya da Vadedilen Mesih’in teveccühün neticeseydi. Eğer bu değilse gerçekten ne olduğunu bilmiyorum.”