Hz. Ahmed (as) 20 Şubat 1886 günü bir broşür yayınlayarak Hak Teala (cc) tarafından kendisine bir müjde verildiğini açıkladı. Broşürde Allah’ın (cc) Hz. Ahmed’e (as) verdiği müjde şöyle izah edilmiştir:
“Rahim ve Kerim, Yüce ve Şanlı, gücü her şeye yeten Allah, celle şanuhu ve azze ismuhu (şanı yüce olsun, ismi de daha da şereflensin), kendi ilhamı vasıtasıyla benimle muhatap oldu ve: Senin talep ettiğin gibi sana bir “Rahmet Nişanı” veririm. Ben senin yalvarışlarını dinledim ve kendi rahmetimle dualarını kabul buyurdum. İşte sana bir kudret ve rahmet ile kürbet (Allah’a yakınlık) nişanı verilmektedir. Lütuf ile ihsan nişanı sana bahşedilmektedir ve fetih ile zaferin anahtarı sana nasip olmaktadır. Ey Muzaffer! Üzerine selam (olsun). Yüce Allah bu müjdeyi sana bildirmiştir ki dirilmeyi arzu edenler, ölüm pençesinden kurtulsunlar. (Keza) Mezarlarda gömülü olanlar dışarı çıksınlar. (Aynı şekilde) Kelamullah’ın mertebesi insanlara belli olsun. Hak (da) bütün bereketleriyle gelsin ve batıl bütün nehusetleriyle kaçıp gitsin. (Böylece) İnsanlar benim Kâdir (kudret sahibi) olduğumu ve her ne istersem onu yapabildiğimi anlasınlar. Benim seninle birlikte olduğuma inansınlar. Allah’ın varoluşuna inanmayanlar, Allah’ı Allah’ın dinini ve O’nun Kitabını ve O’nun pak Resûlü Muhammed-i Mustafa’yı (sav) inkar edip (yani kabul etmeyip) yalanlayanlara apaçık bir nişan (mucize) gösterilsin ve suçluların yolu (da) belirlensin. İşte sana müjdeler olsun ki bir vecih (güzel) ve pak bir çocuk sana bahşedilecektir… O çocuk sana bir misafir olarak gelecektir… Gökyüzünden gelen ne kadar da mübarektir! “Fazl” (Allah’ın lütfu) onunla birliktedir ki onun gelmesiyle birlikte gelecektir… O, çok akıllı ve zike olacaktır. (Ayrıca o) çok yumuşak kalpli (de olacak) ve zahiri (maddi) ve Batınî (manevi) bilgilerle doldurulacaktır. Onun nüzulü çok mübarek (olacak) ve Celal-i İlahi’nin zuhuruna bir vesile olacaktır. Nur gelmektedir, nur! Yüce Allah onu kendi rızasının güzel kokusuyla meshetmiştir. Biz kendi ruhumuzu onun içine indireceğiz. Allah’ın gölgesi onun başının üzerinde olacak. O çok hızlı ilerleyecek, esirlerin hürriyete kavuşmalarına bir vesile olacak. Yeryüzünün kenarlarına kadar şöhret bulacaktır. Kavimler ondan bereket alacaklar. Ondan sonra o, kendi nefsî noktası olan gökyüzüne kaldırılacak (vefat edecek). Bu da karara bağlanmış olan bir iştir.” [6]
Hz. Ahmed’in (as) yayınladığı broşürden derleyerek Türkçeye çevirdiğimiz bu İlham-ı İlahi’den anlaşıldığına göre Hak Teala (cc) kendisine çok yüce bir müjde vermişti. Bu müjdenin yayınlanması üzerine, Hafız Sultanî Keşmirî ve Sabır Ali adlı, Kadiyan’da ikamet etmekte olan iki kişi, Hz. Ahmed’in evinde birbuçuk ay önce bir çocuk doğduğunu ve güya Hz. Ahmed’in çocuğun doğumunu gizleyerek yukarıdaki broşürü yayınladığını ve böylece insanları aldattığını ileri sürdüler. Bunun üzerine Hz. Ahmed (as) 22 Mart 1886 günü yine bir broşür yayınlayarak bu suçlamayı yalanladı. Hz. Ahmed (as) broşürde:
“(Müjdesi verilen) çocuğun, Allah’ın vadine göre dokuz sene içerisinde mutlaka doğacağını biz (kesin) biliyoruz. İster çabuk isterse geç doğsun, her halükarda bu süre içinde (mutlaka) doğacaktır. Bu çocuğun zaten birbuçuk ay önce doğmuş olduğu suçlaması kesinlikle yalandır.” [7]
Aslında İlham-ı İlahi’de Hak Teala (cc) Hz. Ahmed’e iki çocuk vereceğini, bunlardan birisinin “misafir” olarak kendisine geleceğini, ötekinin de yaşayacağını ve ilham-ı İlahi’de belirtilen alametlere sahip olacağını müjdeliyordu. Hz. Ahmed (as) bu konuyu şöylece izah etmiştir:
“Yüce Allah (cc) bana 20 Şubat 1886’da önceden açıkladığım ilhamın, iki bereketli çocukla ilgili olduğunu da bildirmiştir. “Gökyüzünden gelen ne kadar da mübarektir” kelimeleri birinci çocuğum olan “Beşir” ile ilgili önceden verilen bir haberdir. İşte o, manevi olarak rahmetin nüzulüne sebep olmuştur. Ondan sonraki yazı da ikinci (çocuğum olan) “Beşir” ile ilgilidir.” [8]
Hak Teala’nın (cc) Hz. Ahmed’e (as) önceden bildirdiğine göre, 7 Ağustos 1887 günü bir çocuk doğdu ise de 4 Kasım 1888 günü, onaltı aylık iken vefat etti. Bunun üzerine Hz. Ahmed’in (as) muhalifleri çok şiddetli bir şekilde kendisine saldırarak, önceden verdiği haberin yanlış çıktığını savundular. Hele Lekram adlı Hindu lider Hz. Ahmed’in (as) müjdesinin gerçekleşmediğini aksine önceden verdiği haberin yanlış ve sahte olduğunu (haşa!) savundu. Bunun üzerine Hz. Ahmed (as) bir broşür yayınlayarak bazı izahlarda bulundu. Broşürde şöyle deniliyordu:
“Alışkanlıkları (olur olmaz bahanelerle) sık sık hıyanet ve iftira (başkasına yanlış olarak çamur atmak) olan, dinimize de muhalif olanlar, bu çocuğun vefatı üzerinde envai çeşit yalan uydurmaya başladılar. Benim tarafımdan yayınlanmış olan broşürlerin hiçbirisinde bu çocuğun “Muslih-i Mev’ud” ve uzun ömürlü olacağını iddia ettiğim bir tek harf bile hiç kimse tarafından ileri sürülemez.” [9]
Aynı broşürde Hz. Ahmed (as) kendisine müjdesi verilmiş olan çocuğun mutlaka doğacağını şöyle beyan ediyordu:
“(Bana indirilen) İlham, doğmalarından önce, iki çocuğun doğacağını açıklamıştı ve bazı çocuklarımın küçük yaşta öleceğini de bildirmişti. İşte önceden verdiği ilk habere göre bir çocuk doğdu ve (daha sonra) vefat etti. İlham-ı İlahi’nin bildirdiği gibi bana ikinci adı “Mahmud” olan ikinci “Beşir” bahşedilecekti. Gerçi bu çocuk bugün 1 Aralık 1888’e kadar daha doğmamıştır. Ancak Yüce Allah’ın verdiği müjdeye göre kendi süresi içerisinde mutlaka doğacaktır. Yer ile gök gecikebilirler, ancak O’nun sözlerinin yerine gelmeyişi (asla) mümkün değildir.” [10]
Hz. Ahmed (as) kendisine Yüce Allah (cc) tarafından bahşedilecek olan ikinci çocuğun bir isminin de Mahmud olacağını ve işlerinde çok büyük bir azim ve irade gücüne sahip olacağını da değişik yazılarında vurguladı. Birinci çocuğun isminin Beşir olduğu gibi ikinci çocuğun isimlerinden birisinin de Beşir olacağını açıkladı. (Bkz: Ruhani Hazain C.2; Haşiye S.463; Mecmua-i İştiharat C.1 S.162)
İlham-ı İlahi’den de anlaşıldığına göre Hz. Ahmed’e (as) iki çocuğun doğacağını, bunlardan birisinin kısa yaşayacağı ve bir misafir gibi gelip gideceği, ancak öteki çocuğun da uzun ömürlü olacağı ve ilhamda ileri sürülen özelliklere sahip olacağı bildirilmişti. Nitekim birinci çocuğu 7 Ağustos 1887 günü doğdu ve 4 Kasım 1888 günü öldü. Bu çocuğa “Beşir-i Evvel” denilir.
İkinci çocuk ise 12 Ocak 1889 günü doğdu ve İlhamın bildirdiği gibi bütün alamet ve özelliklerine sahip olarak 8 Kasım 1965 gecesi ahiret alemine irtihal etti. Bu zata “Muslih-i Mev’ud” ismi verilmektedir.
Şimdi önceden, yani gaipten verilmiş olan bu haberin yüceliğine bir göz atalım. Bazı insanlar kısır olurlar. Hiçbir çocukları olmaz. Ancak Hz. Ahmed (as) kendisine mutlaka çocuklar verileceğini iddia ediyordu.Bazı insanlara çocuklar verilirse de hepsi kız olabilir. Ancak Hz. Ahmed (as) doğacak olan çocuğun mutlaka erkek olacağını iddia ediyordu.Bazı çocuklar küçük yaşta ölürler. Ancak Hz. Ahmed (as) “Muslih-i Mev’ud” olan çocuğunun uzun ömürlü olacağını önceden iddia ediyordu.Bazı çocuklar uzun yaşarlarsa da asla bilgi edinmeyip cahil kalırlar. Hz. Ahmed (as) ise çocuğunun maddi manevi bilgilerle doldurulacağını önceden haber veriyordu.Bazı çocuklar her ne kadar bilgi sahibi olarak büyürlerse de din ve ahlak bakımından boş kalırlar. Hatta anne ve babaları için yüz karası sayılırlar. Ancak Hz. Ahmed (as) doğacak ve uzun yaşayacak olan çocuğun Allah’ın nuru olacağını ve dünya insanları için bir bereket vesilesi olacağını söylüyordu.
Nitekim bütün bunlar aynen gerçekleşti. Hz. Ahmed’in (as) vefatından sonra ikinci halifesi seçilen çocuğu, İlham-ı İlahi’de ileri sürülen bütün özelliklere sahip oldu. Örnek olarak maddi ve manevi bilgilere nasıl sahip olduğuna bir göz atalım.
İsmi Beşir-üd Din Mahmud olan bu zat daha ufacık bir bebek ikin, evde bulunan hizmetçi bir kadın, birgün kendisine süt vermiş. Böylece hasta olan o kadının hastalık mikropları bebeğe de geçmiş ve bebek hastalanmış, daha sonra ömrü boyunca hastalığı geçmemiştir. Özellikle çocukluğunda değişik şikâyetlerden hep muzdarip kalmıştır. Okula gönderilen bu çocuk her sene sınıfta kalmış ve hocaları, sağlığının yerinde olmayışından dolayı kendisine hep kolaylık göstermişler ve çocuk ancak böylece sınıfı geçebilmiştir. Bir talebe iken bilgisinin ne derece zayıf olduğunu, İngilizce “Two” kelimesini daha doğru yazamayarak “tow” olarak yazmasından kolayca tahmin etmek mümkündür.
Hak Teala (cc) bu zatın maddi ve manevi bilgilerle doldurulacağını bildirmişti. Nitekim kendi çabasıyla okulda doğru dürüst bil bilgi elde edemeyen bu zat, Yüce Allah (cc) tarafından hem maddi hem de manevi bilgilerle dolduruldu. Kendi söylediğine göre o, birçok bilgiyi ilham yoluyla öğrenmiştir ve bu konuyu: “Kuran-ı Kerim’in yüzlerce, hatta binlerce konusunu Yüce Allah (cc) ilka ve ilham yoluyla bana anlatmıştır” diye izah etmiştir. [11]
Keza o, başka bir yazısında şöyle der:
“Birçok bilgiyi meleklerden öğrendim. Bir defasında bir melek bana Fatiha Suresinin tefsirini öğretmiştir.” [12]
Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgiler aşağıdaki eserlerden elde edilebilir:
Tefsir-i Kebir: Cilt 4; Sayfa 483
Davet-ül Amir; Sayfa 278
El-Fazl Gazetesi; Kadiyan; 7 Temmuz 1932; Sayfa 8
Tebliğ-i Hak; Sayfa 65
Bu zat birçok defa kendisine muhalif olan din bilginlerine meydan okumuş ve kendisiyle yarışamayacaklarını ileri sürmüştür. Mesela kendisine muhalif olan hocalara: “Bütün ulemaya meydan okuyorum. Gelsinler ve bana karşı Kuran-ı Kerim’in herhangi bir kısmının tefsirini yazsınlar. Bu konuda diğer insanlardan ve diğer tefsirlerden ne kadar yardım almak isterlerse alsınlar. Allah’ın lütfuyla sonunda zafer benim olacaktır” diyerek kendisiyle yarışmaya davet etmiştir. [13]
Bu kadarla kalmayıp, bütün dünya dinlerinin bilginlerine ve bütün maddi bilgilere sahip olan uzmanlara da meydan okumuş ve:
“Dünyanın hangi bilgisine sahip olursa olsun, (eğer bir uzman ve bilgin) benim karşıma çıkıp Kuran-ı Kerim ile İslam Dinine itiraz ederse, onun itirazının cevabını vermekle kalmayıp Allah’ın lütfuyla kendisini susturabilirim. Yüce Allah’ın bana hakkında bilgi vermediği, dünyanın hiçbir ilmi yoktur.” [14]
Bu konuda daha detaylı bilgi aşağıdaki kaynaklardan elde edilebilir:
Halid Dergisi; Mart 1967
Melaiketullah; Sayfa 53-54
Fazail-ül Kuran; Sayfa 438-439
Meşhur şair Dr. Muhammed İkbal, Pakistan’ın eski Cumhurbaşkanı General Ayyub Han, Pencap Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Profesör Abdulkadir, Allame Niyaz Fetihpurî, Allame Zafer Ali Han gibi birçok tanınmış bilgin ve ilim adamı bu zatın engin ve eşsiz bilgisini itiraf etmişlerdir (Bkz. Saziş, Sayfa 196; İslam Men İhtilafat Ka Ağar; Seyr Ruhani, Cilt 3, Sayfa 65; El-Fazl Gazetesi, 15 Mart 1927, Millet Ka Fidaii, Sayfa 73; El-Mev’ud, 28 Aralık 1944, Sayfa 211)
Kısacası “Muslih-i Mev’ud” ile ilgili Hz. Ahmed’in (as) gaipten verdiği bu haber “İzhar Alel Gayb”ın apaçık bir örneği olduğu gibi Hz. Ahmed’in (as) doğruluğunu da ispat etmektedir.