Soru: Günümüzde dünya, özellikle İslam dünyası hilafet kurumuna ihtiyaç duymaktadır. Bunun önemi nedir?
Cevap: Birlik ve bir uyum içinde olması gereken Müslümanlar sayısız fırka ve mezheplere bölünmüştür. Bu sadece dini açıdan değil politik olarak da böyledir. Hizipçilik olduğu zaman, birlik ve uyum içinde olan insanlar yapabilecekleri hiçbir şeyi bu dünyada yapamazlar. Müslüman dünyasının gücü ihtilaf ve uyumsuzluk yüzünden sadece dağılmakla kalmaz, ayrıca bu bozuk gücü birbirilerine karşı kullanırlar. Durum böyle olunca toplam sonuç sıfırın altındadır.
Gruplar çok güçlü olabilir, fakat birbirilerine tali veya ana konularda cephe alıp saldırırlarsa ve kavgayla meşgul olurlarsa güçleri dağılır ve direnme kırılır.
Bütün müslüman ülkelerde bu olmaktadır. Ne yazikki bu cihad olarak adlandırılmaktadır. Bütün bunlardan ne kazanacaklardır? Kendi uluslarının inşası, İslam’ın savunması veya düşmanla savaşmak için hangi kaynaklar geriye kalacaktır. Bu nedenle Müslümanlar bir İmam’ın eliyle birleşmelidirler. Dünyanın tüm Müslümanları için bir İmam olmalıdır. Fakat Hilafet olmadan bu imkansızdır. Hilafet, vefat eden peygamberi temsil eden peygamberden sonra onun takipçisi olan kişilik makamıdır ve Halife ikincil yönetici ve o peygambere tabi olan takipçidir. Merkez otoritedir. Hilafetin temel prensibi budur.
Müslümanlar onun önemini ve ihtiyaç olduğunu anlamaktadırlar. Bu ihtiyaç Peygamberimizin (s.a.v.) müessif vefatından sonra hissedilmiştir. İslam öğretisinin birlik ve uyum olmadan doğru olarak öğretilemeyeceği İslam öğretisinin bir parçasıdır ve bu gün ışığı gibi İslam’da aşikârdır. Camiye beş vakit namaz için gittiğinizde bir İmam olmalıdır. İmamın arkasında durmak insanlar arasındaki birliğin gösterilişidir. Bu Kuran’ın cemaatle namazın öneminin üzerinde özellikle durmasının nedenidir. İmam’a o kadar önem verilmiştir ki İmam’ın hata yaptığını bilseler bile tüm cemaat İmam’a uymak zorundadır. Bir İmam’ın ihtiyaç olduğunu ve onu izlemekteki birliği gösteren bundan daha iyi bir kanıt olabilir mi? Küçük bir camide bile bir İmam zorunlu ise; tüm Müslüman ümmeti İmamsız nasıl hayatını sürdürebilir?
Ümmetle ilgili olarak, Kuran’da yüzlerini Kıbleye dönmeleri talimatı vardır. Dünyadaki tüm Müslümanlar için sadece bir kıble vardır. Dünyanın neresine giderseniz gidin Kıble aynı kalır. Bu Müslüman ümmetin bir İmam arkasında birleşme zorunluluğunun bir göstergesidir. Temel amaç bu değilse Hilafet hiç olmayabilirdi çünkü Peygamberimizin (s.a.v.) zamanındaki Müslümanların durumu günümüzdekilerin durumundan binlerce defa daha iyi idi. Eğer onların bir İmama ihtiyacı olduysa, Müslümanların durumu bunu haykırdığı halde günümüzde İmamsız nasıl yapabiliriz? Bu Hilafetin neden ihtiyaç olduğunun cevabıdır.
Konu şudur ki Hilafet bir kere sona erdiğinde onun tekrar ortaya çıkması insanların gücü dahilinde değildir. Günümüzde İslam dünyasının içinde bulunduğu çıkmaz budur. Hilafet peygamberin vefatıyla başlar ve ne yazık ki bir kere yıkıldığında peygamber olmadan tekrar başlaması imkansızdır. Müslümanlara gelince, onlar iki başlılık sorununun kurbanıdırlar. Müslümanların büyük bir çoğunluğuna göre, Hilafet Hz.Ali ile son bulmuştur. Ondan sonra Hilafeti Raşida yoktur. Hilafet adı altında monarşi vardır ve Müslümanların çoğunluğu Hilafeti Raşida’nın Hz.Ali’den sonra sona erdiğinde mutabıktırlar. Peki bu Hilafeti tekrar nasıl başlatabilirsiniz?
Şii İmamlara gelince, onlara göre İmamlık onikinci İmama kadar devam ettiği için bir problem yoktur. Bazıları altıncı İmama kadar inanır. Bazıları günümüze kadar devam ettiğine inanır. Fakat Müslümanların çoğunluğu Hilafet nimetinden yoksundurlar. İmamlığın günümüze kadar devam ettiğine inansak bile, onlar tüm ümmeti bir elde birleştirmekten acizdirler. Bütün ümmetin tek elde toplanmasından sözediyoruz ve bu bölgesel veya kısmi Hilafetle başarılamamıştır. Bu sadece tüm ümmeti birleştirebilecek evrensel veya küresel Hilafetle sağlanabilir.
Müslümanlar hangi kategoride olursa olsun hiçbir peygamberin gelemeyeceğine inanmaktadırlar. Bu Hilafete açılan tek yolun kapanmış olması demektir. Bugün Müslüman ümmetin yüzyüze olduğu büyük sorun budur.
Ahmedi olmayan Ulema problem için tek bir çözüm sunmaktadırlar ve gelecek peygambere inandıklarını söylemektedirler. Şüphesiz bu eski bir peygamber olacaktır, fakat onlar geleceği zaman peygamber olacağını söylemektedirler. Böylece kaybedilmiş İslami Hilafet bir kere daha Hz. İsa’nın eski şekli ve bedeniyle inişiyle kurtulacaktır. Fakat problem şudur ki 14 yüzyıl geçmiştir ve Hz. İsa’nın ikinci gelişinden hiçbir iz yoktur. İnişine dair hiçbir işaret yoktur. Dünya şartları tamamen değişmiştir. Müslümanlar giderek bozulmanın en kötü aşamasına gelmişlerdir. Fakat şu ana kadar gökyüzünden Hz. İsa inmemiştir.
Artık Müslümanların çoğunluğu o kadar ümitsizliğe kapılmışlardır ki onun ölmüş olması veya yaşamasının kendilerini çok ilgilendirmediğini söylemektedirler. El Ezher Üniversitesinin alimleri tekrar tekrar, Kuran’a göre Hz. İsa’nın öldüğü ve ikinci gelişinin imkansız olduğu düşüncesini dikkate aldıklarını ifade etmektedirler. Onların anlayışı budur, fakat pratik olarak bu kapıyı tamamen kapatmışlardır.
Kimse gökyüzünden aşağıya inmeyecektir ve Müslüman dünyasının bugün yüzyüze olduğu büyük ve zor problem budur. Bununla sadece Hilafet gibi çok önemli bir kurumu yıkmakla kalmayıp Hilafeti başlatacak kapıyı da kapamışlardır.