Osmanlı İmparatorluğu’nun Hindistan’daki sefiri Hüseyin Kamil adlı bir zattı. O, Hz. Ahmed’e bir mektup yazarak kendisi ile görüşmek ve bu gaye ile Kadiyan’a gelmek istediğini bildirdi. Kadiyan’a giderek Hz. Ahmed ile tek başına görüşen bu zat, hem kendisi hem de Osmanlı İmparatorluğu için hayır duada bulunmasını; Osmanlı’nın durumu konusunda Cenab-ı Hak’tan bilgi edinerek kendisine bildirmesini rica etti. Hz. Ahmed (as) kendisine nasıl bilgi verdiğini şöyle beyan etmiştir:
“Ben ona, sultanın saltanatının durumunun iyi olmadığını söyledim ve keşfen (ilham yoluyla) onun erkanının (memurlarının) durumunu da iyi görmediğimi; o durumlar varoldukça sonucun iyi olmayacağını kendisine söyledim. Maalesef benim bu sözlerim Sefir Bey’in hoşuna gitmedi. Ben birçok işaretlerle Rûmî (Osmanlı) Saltanatı’nın birçok yönden Yüce Allah’ın nezdinde suçlu olduğunu kendisine, üstüne basa basa anlattım. Yüce Allah (cc) gerçek takva ve tahareti (iç temizliği) keza insanoğluna olan sevgiyi ister. Ancak Rum’un (Osmanlı) şimdiki durumu mahvolmayı istemektedir. Tövbe ediniz ki hayırlı meyveleri bulasınız….Ben ona sık sık Yüce Allah (cc) tarafından olduğumu da söyledim. İster padişah (kral) olsun ister başka birisi olsun, herkim benden uzak ve ayrı kalırsa o kat’edilecektir. Bütün bunları kendisine iyice anlattım.” [1]
Hüseyin Kamil Bey, Kadiyan’dan geri döndükten sonra bazı gazetelere mektup yazarak Hz. Ahmed’e sövdü. Hatta kendisini nemrut, şeddad ve şeytana benzetti. Bunun üzerine Hz. Ahmed bir yazı yazarak bazı izahatlarda bulundu. Hz. Ahmed’in (as) yazısı şöyledir:
“Hüseyin Kamil adlı birisi yanıma, Kadiyan’a geldi. O, Karaçi’de yaşamakta olan Konsol Yardımcısı idi. Ancak kendisinin Romalı (Osmanlı) Saltanatı’nın sefiri olduğunu söylüyordu. O benim yanıma geldiği zaman, onun yüzünü görür görmez, benim iç marifetim onun emin, dürüst ve içi temiz birisi olmadığına şahadet etti. Benim Rabbim (cc) ilham yoluyla, Osmanlı Saltanatı’nın, bu gibi kimselerin kötü işlerinden dolayı tehlikede olduğunu bana bildirdi. Ona benzer birçok memur daha vardır.
Benim önceden söylediğim haberlerin Sultan’ın zatıyla hiçbir ilgisi yoktur. Yayınlamış olduğum, bana edilen ilhamlar, yalnız bazı saltanat memurlarıyla alakalıdır ve onların emanet sahibi ve dürüst olmadıklarını bildirmektedirler. Bu ilhamların ilk hedefi Hüseyin Kamil olup, kendisi doğruluk ve emanet yollarından yoksun ve uzaktır.” [2]
Hz. Ahmed bu konuda daha önce iki broşür yayınlayarak Osmanlı Saltanatı’nın memurlarını uyarmış ve kendilerini ıslah etmeleri gerektiğini beyan etmişti. Bu arada Sultan’ın zatı aleyhinde tek bir kelime söylememişti. [3]
Hüseyin Kamil adlı bu zat Osmanlı Saltanatı adına, Hindistan Müslümanlarından topladığı parayı kendi zimmetine geçirdi. Daha sonra Bab-ı Ali tarafından işten azledildi ve emlâkına el kondu. Böylece Hz. Ahmed’in (as) önceden verdiği haber gerçekleşmiş oldu. [4]
[1] Ruhani Hazain; C.13; S.321
[2] Mecmua-i İştiharat; C.3; S.188
[3] Bkz: Mecmua-i İştiharat: C.2; S.414 ve S.431
[4] Bkz: Mecmua-i İştiharat; C.3; S.190-191 Ayrıca bkz: Neyyir Asifî Gazetesi; Madras; 12-13 Ekim 1899