Vadedilen Mesihe Neden Meryemoğlu İsa Denildi? - Müslüman Ahmediye Cemaati

Vadedilen Mesihe Neden Meryemoğlu İsa Denildi?

Mesih’in ikinci gelişiyle ilgili üçüncü bir itiraz ortaya atılmıştır. Hadislerde vaat edilen kişi Meryem Oğlu İsa diye isimlendirilmiştir. Netice olarak tarihin  kaydettiği İsa’nın cismanî olarak tekrar dünyaya gelmesi lâzımdır. Ancak eleştirenler şiirlerinde birçok kimseye İsa ismini vermiş olduklarını unutuyorlar. İsa ismini İsa’dan sonra gelenler için kendileri kullandıkları halde, Allah (c.c.) tarafından  bir kişiye İsa ismi verildiği zaman kalplerinde şüphe uyanıyor. Halbuki günlük konuşmalarımızda çok cömert olana Hatem-i Tai, doğuştan felsefeye eğilimli olana Tusi ve diyalektik muhakeme yeteneği olan kişiye Razi denilmektedir.

Durum böyle iken,  “Meryem oğlu İsa” ismi  hususunda neden itiraz edilmektedir? “Meryem oğlu” muayyen bir ferdin ismi ise Hatem, Tusi ve Razi de muayyen fertlerin isimleridir. Bu isimler başka şahıslara verilince hiç kimse yanılıp onların asıl Hatem, Tusi veya  Razi olduklarını düşünmediği halde, Vadedilen Mesihe “Meryem oğlu İsa” adı verilince bunun 1900 sene önce  dünyaya gelmiş olan Meryem Oğlu İsa anlamına geldiğini düşünmeye neden gerek olsun? Hatem, Tusi  ve Razi isimleri ile “Meryem oğlu” ismi arasında bir fark vardır. Bunlardan hiç  birisi bir manevî durumun açıklanması için hiçbir zaman kullanılmamıştır. Ama Kuran-ı Kerim’in kendisi Meryem ismini manevî bir halin tablosunu çizmek için kullanmıştır:

“Allah müminlere Firavunun karısını misal olarak getirir. O “Rabbim, bana nezdinde, cennette bir ev yap  ve beni Firavun ve işlediği işten kurtar ve beni zalim kavimden koru” demişti. Allah onlara İmran kızı Meryem’i  de misal olarak gösterir. Meryem iffetini korudu. Biz de ona Ruhumuzdan üfledik; o kendi şahsında Rabbinin  sözlerini ve kitaplarını gerçekleştirdi çünkü itaat edenlerdendi.” [1]

Bu ayetlerde müminler Musa’ya eziyet eden Mısır Firavununun karısına benzetiliyor. O, akıbetinin  cennette olmasını diledi ve Firavun ile entrikalarından ve keza zalimane icraatına ortak olmaktan kurtulmak için Allah’a yalvardı. Müminler aynı zamanda İmran’ın kızı Meryem’e de benzetilmektedir. O, iffetini muhafaza etti. Allah’tan vahiy aldı. O’nun öğretisine uyup kitaplarının gerçekliğini tasdik etti. Allah’ın (c.c.) en sadık kullarından biri olduğunu ispat etti. Burada, müminler iki tip olarak tasvir ediliyor:  Firavunun karısı tipinde olanlarla Meryem gibi olanlar. Müminlerden hiç olmazsa bir tipin Meryem gibi olduğu aşikârdır. Bu nedenle vaat edilen kişiye Meryem Oğlu ismi verilmişse bu, onun başlangıçta Meryem gibi bir halde olacağı ve daha sonra manevîyatta ilerleyip Meryemî durumdan çıkıp İsa gibi bir hale erişeceği manasındadır. Yani Vadedilen  Mesih’in hayatının ilk günleri Meryem’inki gibi kudsi ve lekesiz olup daha sonraki hayatı Hz.İsa’nın (a.s.)  hayatına benzeyecektir. Cebrail Hz.İsa’yı desteklediği gibi Vadedilen Mesih’i de destekleyecektir.  Hz. İsa (a.s.) hayatını hakka ve iyiliğe vakfetmişti.

Nitekim Vadedilen Mesih de dünyada hak ve doğruluğun yerleşmesi için hayatını sarf edecektir.Ne yazık ki, zamanımızın din adamları Kuran-ı Kerim’in kelimeleri üzerinde düşünmüyorlar. Kuran-ı Kerim’i anlamak için derinliğine inmeyi kendilerine haram etmişlerdir. Bundan dolayı onun düzeyinden daha derinde bulunan güzelliğin gözlerinden kaçması şaşırtıcı değildir. Kuran-ı  Kerim’i ve peygamberlerin hayatlarını inceleyip, ruhani âlimlerinin söylediklerini, bugünkü Müslüman din  adamları gözden geçirme zahmetine katlanmış olsalardı, gerçeği keşfedeceklerdi. Örneğin; büyük evliyalardan Şeyh Şehabeddin Suhreverdi (a.r.) Avarifa’l-Maarif adlı eserinde doğuşun iki türlü olduğunu söylüyor: Cismanî doğuş ve manevî doğuş. İfadesini desteklemek için onun seçtiği kişi Hz.İsa’nın (a.s.) ta kendisidir. O şöyle yazmaktadır: “Cismanî doğuşta evlat babasının parçası olduğu gibi, mürit de şeyhin bir parçasıdır. Hz.İsa şöyle demiştir:  (a.s.) “Hiç kimse iki kere doğmadıkça göğün melekûtuna dahil olamaz. O burada  manevî doğuştan sözetmektedir.[2]”

Şeyh Şehabeddin Suhreverdi’nin (a.r.) sözü şöyle devam ediyor: Birinci doğuş insanı maddi âleme ve  ikinci doğuş manevî âleme bağlar. Aynı konu Kuran-ı Kerim’de de vardır:

 “Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.”[3]Kısacası, Şeyh Şehabeddin Suhreverdi’ye göre, her insan manevî bir doğuş geçirir. Bir ferdin manevî ilerlemesi için manevî doğuş  geçirmesini Şeyh zorunlu saymaktadır. Görüşünü desteklemek için o Kur’an’dan bir ayetle Hz.İsa’nın (a.s.) bir sözünü nakletmiştir. Ruhani âlemde ilerlemek için gerekli olan bu manevî doğuştan Vadedilen Mesih’in geçmesine neden itiraz edilmektedir?Özetle, birinci Mesih’in tekrar hayata döneceği fikri Allah’ın  (c.c.) büyüklüğüne, Kur’an-ı Kerim öğretisine ve Peygamber Efendimiz’in (sav) azametine aykırıdır.  Bu inanç isabetsizdir ve dar bir düşüncenin mahsulüdür. Gerçek şudur: Mesih’in ikinci gelişi Muhammedî ümmetten bir kişinin şahsında gerçekleşecekti. Bu kişi birinci Mesih’in rengiyle renklenip onun huyu ve karakteri ile ortaya çıkacaktı.  Müjdelenen bu Mesih Allah ve Resulünün vaadine uygun olarak gelmiştir. Birçok insan onun feyzinden feyiz aldı.  Onun kutsal ruhunun bereketiyle Allah (c.c.) yolundan sapmış birçok kimse tekrar doğruyu buldu.


[1] Tahrim Suresi; Ayet 12-13

[2] Şeyh Şehabeddin Suhreverdi; Avarifa’al Maarif; s.45, c.1

[3] En’am Suresi; Ayet 76

Bir Öncekini Oku

Vahyin Devamı Ve Ümmetî Bir Peygamberin Gelmesi

Bir Sonrakini Oku

Nüzul Kelimesinin Manası