9 Haziran 2021 – El Hakem
Asif M Basit, Londra
Her yıl olduğu gibi, bu sene de Hilafet Günü geldi ve geçti. 27 Mayıs gününün güneşi, tıpkı diğer günlerdeki gibi doğdu ve battı. Cemaat gazete ve dergileri bugüne özel sayılar yayınlarken, MTA (Televizyonu) da tarihimizdeki, gerçek İslami hilafetin kurulduğu bu çok özel günü hatırlatmak üzere çeşitli programlar hazırladı.
Dünyanın dört bir yanındaki Müslüman Ahmediye Cemaati şubeleri, (bu) özel güne ait, hem yerel hem de ülke bazında toplantılar düzenlediler. Ancak bunun tamamı, tabiatı gereği çok önemli olmasına rağmen, her sene gerçekleşen bir dizi olaydı ve bunda çok sıra dışı bir durum da bulunmuyordu.
Hilafetin gerçek ruhu ve temsil ettiği Yüce Allah’ın heybeti (ise), bir gün sonra, 28 Mayıs Cuma günü, Vadedilen Mesih’in Halifesiaba bizzat konuya temas ettiğinde kutlanmış oldu. Huzur’unaba hutbesi, bugüne (değin) 113 yılı kapsayan Ahmediye Hilafeti’nin tarihini hızlı biçimde oynatarak, gözlerimizin önüne getirdi. Ve bu, ne kadar iman arttırıcıydı!
Huzuraba Vadedilen Mesih’in I. Halifesi’ninra büyük başarılarından kısaca bahsederek hutbeye başladı ve ardından, Vadedilen Mesih’in II. Halifesi’ninra olağanüstü hizmetleri ile devam etti ki, bu Vadedilen Mesih’in III. Halifesiar ve IV. Halifesi’ninar bereketli dönemlerinde Cemaat’in nasıl ilerlemeye devam ettiğinden söz etmeden önce oldu.
Ancak bu huşu uyandıran hikâyenin doğal akışı, onun kendi Hilafet dönemini hatırlara getirdiğinde, Huzuraba kalbimi delip geçen bir şey söyledi (ve) inanıyorum ki, bu her Ahmedi’nin de kalbini delik deşik edebilecek (bir durumdu.)
Bütün hikâye güvenilir ve kesin gerçeklere dayandığından, sadece yüzeysel değinerek de olsa Huzuraba, kendi Hilafet döneminde (gerçekleşen) Allah’ın ihsan ve lütuflarını büyük bir tevazu ile zikretmeye devam etti. Ve ardından kalbime isabet eden ve beni huzursuz bırakan o birkaç kelime geldi.
Huzuraba buyurdu ki, “Ben çok zayıf bir kimseyim […]”.
Bu birkaç kelime, yüreğime ve ruhuma saplandı ve ben onları, iki gün boyunca yanımda taşıdım. Benim ve benim gibi milyonlarcası için en güçlü olan şahıs, zayıf mı? Neredeyse yirmi yıldır yüreğinde kendini insanlığa adamış olmanın acısının devasa ağırlığını taşıyan birisi, zayıf mı? Yüzbinlerce biçarenin dayanağı olan birisi zayıf mı? İslam’ın bu günde ve (bu) çağda tek duyulabilir, kabul edilebilir ve kullanılabilir sesi, zayıf mı?
Bu düşünceler ve onların uzantıları, iki gün boyunca zihnimi karıştırıp durdu. 30 Mayıs Pazar sabahında Huzur’uaba bizzat görme fırsatını buldum. (Zihnimdeki) ağırlığı daha fazla taşıyamadım ve çeşitli konularda (kendisinden) akıl aldıktan sonra, nihayet ilk fırsatta (kafamdaki) yükü boşattım:
“Huzur, 18 yılı aşkın bir süredir Allah’ın ihsan ve lütuflarına şahit oldunuz; Hala gerçekten ‘zayıf’ olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?”
Sorumu tamamladığımda, Huzuraba şöyle buyurdu:
“Evet. Ben, çok fazla böyle hissediyorum; şimdilerde her zamankinden de daha çok. Tüm bunların arkasında bir insani çabanın yahut üstünlüğün bulunmadığını ispatlayan, Allah’ın lütfudur. Allah dilediğini seçebilir, ancak Cemaati koruyup, ilerleme yolunda tutan, yalnızca O’dur.”
Dedim ki: “Huzur, neredeyse yirmi yıl oldu. Allah’ın Hilafet için sizi neden seçtiği konusunda muhakkak bir fikriniz vardır?”
Huzuraba şöyle cevap verdi:
“Evet. Anladım. Daha ilk gün anladım, ama bu anlayış zamanla daha da güçlendi.”
“Dünyaya, bu Allah’ın Cemaatidir ve onu ancak O korur diye duyurmak üzere, Allah’ın beni seçtiğini hissediyorum. Ayrıca şu bilinmelidir ki, Ahmediye Hilafeti ancak Allah tarafından kurulmuştur ve arkasında hiçbir insan bilgisi, deneyimi, liyakati ya da niteliği bulunmamaktadır. Ve bu, Ahmediye Cemaati’nin doğruluğunun büyük bir alametidir.
Bir duraklama oldu ve bu harika anın sona erdiğini düşündüm. Ancak birkaç saniye sonra Huzur’un sesini tekrar duydum:
“Daima bu mısraların benim durumumu gerçekten tasvir ettiğini hissediyorum:
جے میں ویکھاں عملاں ولے، کچھ نئیں میرے پلے
جے ویکھاں تیری رحمت وَلّے، بَلّے بَلّے بَلّے
‘Kendi amellerime göz atarsam elimde bir şey yoktur; Ancak Senin rahmetine bakınca, tüm gördüğüm Sen’in ihsan ve lütuflarındır.’ Benim gösteriş yapacak hiçbir şeyim olmadı. Her şeyi bana, ancak Allah verdi.”
Mütevazi efendimin alçak gönüllü sözleriyle, bu kısa yazıyı sonlandırıyorum. Ve sözlerimi burada tamamlarken, hepimiz için enerji kaynağı olan kişi için duada bulunalım; meydan okuması ve cesareti yüce dağlardan yüksek olan için; zamanın devasa rüzgârlarının önünde dimdik duran için (dua edelim.)
Dünyanın her ucuna ve köşesine mescitler inşa etmekte azimli olan için dua edelim; o ki, Kur’an’ı yayma görevini her şartta sürdürmektedir. Onun sayesinde küfrün merkezlerinde Allah’ın ve resülünün sesi yankılanmaktadır. O ki dinden uzaklaşmış insanları Allah’a yaklaştıran bir mıknatıs çekiciliğine sahiptir. Onun sayesinde din her geçen gün güçlenmektedir. O bu çağda İslam güneşinin en parlak ışını olan zattır.
Vadedilen Mesih’in V. Halifesi çok yaşa!
اَللّٰھُمَّ اَیِّدْ اِمَامَنَا بِرُوْحِ الْقُدُس