Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın savaş hakkında öğrettikleri - Müslüman Ahmediye Cemaati

Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın savaş hakkında öğrettikleri

Dinlerin harp konusunda öğrettiği şeyler birbirinden farklıdır. Tevrat’ın öğrettiğini esasen açıklamış bulunuyoruz. Musa’ya Kenan diyarına zorla girmesi, yerli halkı mağlup etmesi ve kendi kavmini oraya yerleştirmesi emrolunmuştur. (Tesniye Kitabı, 20:10-18) Musa’nın kitabında böyle bir akide öğretildiği halde ve bu akide peygamber Yeşu, Davud ve diğerlerinin misali ile fiilen kuvvetlendirilmiş olduğu halde, Yahudilerle Hıristiyanlar o peygamberlere saygı göstermeye devam etmekte ve onların kitaplarına İlâhi kitaplar gözüyle bakmaktadırlar.

Yahudi dinindeki Musa geleneğinin sonunda (Hıristiyanların inancına göre) İsa bize şunları öğretiyor:“Fakat ben size derim: Kötüye karşı koyma; ve senin sağ yanağına kim vurursa, ona öteki de çevir.” (Matta, 5:39)

Hıristiyanlar İsa’nın bu talim ve telkininden çok bahsetmişler ve onun harp aleyhinde öğüt verdiğini ileri sürmüşlerdir. Fakat Yeni Ahit’te bunun tam aksini öğretir görünen ibareler vardır. Meselâ bir ibare şöyle diyor:

“Yeryüzüne barış getirmeye geldim sanmayın. Ben barış değil fakat kılıç getirmeye geldim.” (Matta, 10:34)[1]

 

Başka bir ibare de şunu söylüyor:

 

“İsa onlara dedi ki: Fakat şimdi, kesesi olan onu alsın ve torbası olan da alsın; ve kılıcı olmayan esvabını satsın ve kılıç satın alsın.” (Luka, 22:36)[2]

Bu üç ayetten son iki tanesi birinciyi tekzip etmektedir. İsa yeryüzüne savaş için gelmişse, öteki yanağı çevirmeyi niçin öğretmiştir? Görünüşe nazaran, ya Yeni Ahit’te bir çelişki bulunduğunu itiraf etmeliyiz; veyahut da bu birbirini tutmayan talim ve telkinlerden bir tanesini münasip şekilde yorumlamalıyız. Öteki yanağı çevirmek tatbik ve icrası kabil olan bir şey midir, meselesi bizi burada ilgilendirmez. Bizi ilgilendiren cihet, sadece uzun tarihleri boyunca bütün Hıristiyan milletlerin savaşmak konusunda asla tereddüt göstermediklerine işaret etmektedir. Hıristiyanlar Roma’da ilk defa olarak kuvvet kazandıkları vakit, hem tesadüfî hem de tecavüzî harplere katılmışlardı. Bu gün onlar dünyaya hâkim olan devletlerdir ve gerek tesadüfi ve gerekse tecavüzî savaşlara katılmaya devam etmektedirler. Fakat şimdi, kazanan taraf Hıristiyan âleminin öteki milletleri tarafından azizler arasına konulmaktadır. Onun zaferi Hıristiyan medeniyetinin zaferidir, denilmektedir. Hıristiyan medeniyeti, galip ve muvaffak olmak yeteneğini gösteren her şey manasına kullanılmaktadır. İki Hıristiyan devlet savaşa tutuştuğu zaman ikisi de Hıristiyan ideallerinin koruyucusu gerçek Hıristiyan devleti diye azizleştirilir. İsa’nın gününden bu güne kadar, Hıristiyanlık harbe karışmıştır ve belirtilere nazaran, karışmaya devam edecektir. Binaenaleyh, Hıristiyan milletlerin hareketlerine ve davranışlarına bakacak olursak, harp Yeni Ahidin gerçekten öğrettiği bir akidedir; ve öteki yanağı çevirmek ya ilk Hıristiyanların aczinin zarurî kıldığı opurtunist bir talim ve telkin idi, veyahut da devletlere ve milletlere değil yalnız fertlere uygulanması amaçlanmıştır diye hükmetmemiz gerekir.

Saniyen, İsa’nın savaşı değil barışı talim ve telkin ettiği farz olunsa bile, bundan bahis konusu talim ve telkine göre hareket etmeyenlerin hürmete ve takdire şayan olmadığı neticesi çıkmaz. Çünkü Hıristiyanlık Musa, Yeşu ve Davud gibi savaşı savunanları ve savaşa taraftar olanları kutsal ve muhterem tutmuştur. İş bununla da bitmiyor. Hatta kilise bile harplerde ölen millî kahramanları takdis etmiş ve papalar onları Hıristiyanlığın azizleri yapmıştır.

 

[1] Misyonerler tarafından yayınlanan Türkçe Kitabı Mukaddes metninde, bu ibaredeki “barış” kelimesi yerine “selâmet” kelimesi kullanılmış ve ibare şu şekle sokulmuştur: “Yeryüzüne selâmet (!) getirmeye geldim sanmayın; ben selâmet(!) değil, fakat kılıç getirmeye geldim.” (Mütercim)

[2] Türçe Kitabı Mukaddes metninde, bu ibaredeki iki “kılıç” kelimesinden birincisi ibareden çıkarılmış ve mana müphem bırakılmıştır. (Mütercim)

Bir Öncekini Oku

Kuran-ı Kerim’in savaş ve barış hakkında öğrettikleri

Bir Sonrakini Oku

Resulüllah (s.a.v.) savaşa devam etmek istiyor muydu?