Konunun önemi: Dün de anlattığım gibi bugünkü konuşmam, son derece önemli olduğuna inandığım bir konu hakkındadır ve bu düşüncem sadece fikir yürütme veya derin düşünmenin neticesinde oluşmamıştır; Kur’an-ı Kerim’in ayetleri de aynı şeyi söylemektedirler. Bazıları “Bu çok önemli bir konu değildir; biz zaten biliyorduk” diyebilirler ve insanların gerçek iç durumunu sadece Allah (c.c.) bilir ama şu kadarını söyleyebilirim ki çoğu insanın bilmediği birçok detayı beyan edeceğim ve bu detayları başka bir kitapta da görmedim.
Başlığı itibarıyla insanların “Bu zaten bildiğimiz bir şey” diyebileceği bir konu olduğu için başlamadan ne kadar önemli olduğunu ve pür dikkat bir şekilde dinlemenizin uygun olacağını vurgulamak istedim. Allah (c.c.) izin verirse beyan edeceğim konuları not edip uygularsanız sizler için büyük bereket ve hayra sebep olacaklardır ama konuya girmeden önce bir konuda tembih etmek istiyorum.
Calsa’ya gelmişken faydalanmak lazım
Calsa’ya gelen bazı arkadaşlar gereksiz yere sağda solda dolaşıp zamanlarını heba ederler. Bu çok kötü bir alışkanlıktır; Allah (c.c.) mallarını onlara çarçur etsinler diye vermedi. Eğer gelmelerine rağmen böyle zamanlarını boşa harcayacaklarsa gelmelerinin ne anlamı kaldı? Buraya gelenler sıkıntıya girip, mallarını harcayıp bir şey öğrenmek için gelirler ama kulağıma gelen bazı şikâyetlere göre bazı arkadaşlar konuşmalar esnasında “Bu konuları zaten biliyoruz” bahanesiyle ortadan kayboluyorlar. Eğer bahaneleri geçerliyse Kur’an-ı Kerimi de bir kez okuyup bir daha dokunmamaları gerek herhalde; nitekim namaz ve oruç gibi ibadetler hakkında da aynı mantıkla davranmaları da uygun olur. Ama elbette ki bu doğru değildir. Eğer bildiğiniz bir şey bile anlatılıyorsa tam bir şevkle tekrar dinlemeniz lazım çünkü bunun da büyük faydası vardır ve böylece anlatılan şeyler tam manasıyla kalbinizde yerleşeceklerdir. Ayrıca unutmayın ki birisi kalktığında başka birisi de kalkar ve ardından yine başka birisi ve yavaş yavaş hatırı sayılır bir kısmı ortadan yok olmuş olur ki bu çok kötü bir şeydir. Mecburi sebeplerden dolayı birisi kalkmak zorundaysa kalkıp gidebilir ama işi biter bitmez asıl amacına ulaşabilmek için geri dönmelidir; Calsa’ya katılmanın bereketlerini toplamalıdır. Peygamber Efendimize (s.a.v.) göre zikir meclislerine katılan birisi söylenenlere kulak asmasa da faydasını görür. Bir hadise göre Allah (c.c.) meleklere bir mecliste oturanlar hakkında “kullarım ne yapıyor” diye sorunca (Bilmediği için değil) “Zikir yapıyorlar” cevabını aldı. Allah (c.c.) da “Öyleyse ne istiyorlarsa vereceğim” deyince melekler “orada zikir yapmayan; öylesine oturan birisi de vardı” diye izah etmeye çalışmışlar ama Allah (c.c.) “orada oturan kötü olamaz; Ben onu da mükâfatlandıracağım” demiş[1]. Hadisin anlamı şudur ki iyilerle beraber olan kimse bir seferde hidayet bulamasa da eninde sonunda muhakkak bulur; iyi niyetle oturmasına rağmen hep boş kalkmaz, kâfir kalmaz; ama elbette ki tesadüfen bir iki kez öyle meclislerde bulunan kâfir kalabilir ve bu müjde onun için değildir. Sözün özü siz burada kalmaya çalışınız, mecburi bir durum varsa işinizi bitirip hemen geri dönün.
Dua yöntemlerini beyan edince Allah (c.c.) konuyu daha da açtı
Geçenlerde dua konusuyla ilgili birkaç hutbe vermiştim ve Allah’ın (c.c.) lütfuyla içlerinde birçok arkadaşımızın faydalandığı konular vardı. Faydalandıklarına dair de çok mektup aldım. Lahor’dan gelen bir mektubun kimin tarafından gönderildiği biraz silik olduğu için okunamadı; sanırım Allah’ın (c.c.) “Settar” sıfatı devreye girmiş olsa gerek. Mektubunda “Siz ne yaptınız; çok gizli ve asırlardır öyle süregelen konuları ifşa ettiniz. Sufiler bu konuları en az birkaç sene hizmet aldıktan sonra anlatırlardı ama siz resmen potu kırdınız” diye yazmış. Ayrıca “Ama doğrusu böyle yapmak zorundaydınız çünkü cemaatinizi çok seviyorsunuz” diye de eklemiş. Kendisine diyeceğim şudur ki anlattıklarımı sadece cemaatimi sevdiğim için anlatmadım. Cemaatimi çok sevdiğim, hatta insanların kendi ailelerini sevdiğinden fazla sevdiğim doğrudur ama şu da bir gerçektir ki bana bunları lütfeden Allah’ın verdiği ilim harcadıkça artar; daha da büyük nimetlere sebep olur. Bu sebeptendir ki anlatınca kendi evimi harabeye çevirmemiş oldum, tam tersine daha da zenginleştirmiş oldum. Kaldı ki bunları anlatmanın bana hiçbir zararı olmaz çünkü ilim harcandıkça tükenen bir şey değildir; tam tersine artan bir şeydir. Ama böyle olmasa bile aynen sahabelerin “boynumuza kılıç dayanmış olsa da Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ağzından çıkmış ama hala beyan edilmemiş bir şey hatırlarsak kılıç bizi öldürmeden dilimiz onu beyan edecektir” dediği gibi ben de diyorum ki bildiğim tüm yöntemler tükense dahi hepsini birer birer anlatmaktan hiç çekinmeyeceğim. Dua ile ilgili tüm yöntemleri beyan ettiğimi sanıyordum ama namazdan sonra eve geldiğimde Allah (c.c.) kalbimde daha önce aklımın ucundan bile geçmeyen yeni yöntemler yerleştirdi. Şimdi anlatmak istediğim konuyla ilgili de kendimce detaylı notlar hazırlayıp yola çıkmıştım ama daha yoldayken bile Allah (c.c.) yepyeni ilimlerle ilmimi takviye etti.
Dediğim gibi daha önce dua etmenin yöntemlerini anlatmıştım ama bugün anlatmak istediğim konu ondan da önemlidir, çünkü iyice anlayıp uygularsanız dualarınız kendiliğinden kabul olacaklardır.
Geçen sene bu konuyu beyan edememenin hikmeti
Geçen sene de bu konuyu ele almak istemiştim ama yine önemli olan başka bir konu yüzünden kalmıştı ama düşündüğümde bunun da İlahi hikmete tabi olduğunu görüyorum. Çünkü o zaman hazırladığım notları şimdi elimde olan notlarla kıyaslayınca öğretmenle öğrencinin notlarının farkı kadar fark görmekteyim. Daha öncekine nazaran birçok yeni konu bana anlatılmıştır ve bu sebeple zikir konusuyla ilgili olan bildiklerimi bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugünü seçmemin sebebi şudur ki birçok insan gazetelerimizi okumaz ve bu yüzden normal hutbelerde beyan edilen konular onlara ulaşmamış oluyorlar. Dua ile ilgili anlattıklarım basılmıştır ama eminim ki birçoğunuz bu konuyu anlattığımı bugün ilk kez öğreniyordur. İşte bu sebeple zikir konusu binlerce insan tarafından ve ilk ağızdan duyulsun diye bugün anlatmak ve sonra onların vasıtasıyla yaymak istedim.
Zikir konusunun ana başlıkları
Bugün anlatmak istediğim konunun ana başlıkları şöyledir.
1) İlahi zikirden kastedilen nedir?
2) Zikrin gerekliliği nedir?
3) Kaç çeşit zikir vardır?
4) Zikir yaparken nelere dikkat etmek gerek?
5) İnsanlar zikir konusunda ne gibi hatalar yapmışlardır?
6) “Namaz kılarken dikkatimiz dağılıyor; şeytan zihnimize vesveseler sokuyor” diyenlere şeytanı nasıl kovabileceklerini anlatmak.
İşte bunlar Allah (c.c.) izin verirse anlatmak istediğim ana başlıklardır. Bunları duyunca aslında konunun herkesi ilgilendirdiğini anlamışsınızdır. Her insanın ister edna olsun ister ala, ister zengin olsun ister fakir ve yine ister küçük olsun ister büyük bununla ilgisi vardır. Dolayısıyla basit gibi gelen bir şeyi ağzımdan duyarsanız önemsemeyip terk etmeyin, çünkü tecrübe edince basit olmadığını, hatta yüce neticeler çıkartan bir şey olduğunu göreceksiniz.
[1] Sahih Buhari