Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 31 Mayıs 2024’te İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver (aba) Teşehhüd ve Fatiha Suresini okuduktan sonra şöyle dedi: Bir seriyyeden bahsederken hz. Hubeyb’in şehid edilişini anlatıyordum. Bunun ayrıntılarında şöyle yazılıdır: O, çarmıha gerilir gibi ahşap ile bağlanarak şehit edilen ilk sahabe idi. Allame ibni Esîr şöyle yazar: Hz. Hubeyb (ra), Allah yolunda çarmıha gerilen ilk sahabe idi. Şehit edilirken Kureyşliler Hz. Hubeyb’e, İslam’dan dönerse kendisini bırakmayı teklif ettiler. Fakat hz. Hubeyb (ra) şöyle dedi: İslam yolunda benim şehit edilmem sıradan önemsiz bir şeydir. Sonra Allah-u Teala’ya şöyle yalvardı: Ey Allah’ım! Burada benim selamımı Senin Resulüne iletecek kimse yok; Benim selamımı ona Sen ulaştır ve bize ne olduğunu kendisine anlat.
Hz. Usame bin Zeyd’den şöyle rivayet edilmiştir: Birgün hz. Resuşüllah (sav) sahabelerle oturuyordu ki üzerinde vahiy indiği zamanlardaki durum belirdi ve kendisi şöyle buyurdu: Ona da selam, rahmet ve bereketler olsun. İçinde bulunduğu durum sona erince şöyle buyurdu: O Cebrail idi ve bana Hubeyb’in selamını ulaştırıyordu.
Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra) şöyle der: Kureyş reislerinin kalplerindeki düşmanlık karşısında merhamet ve adalet duygularının sözü bile olmazdı. Bu nedenle fazla zaman geçmeden Benû Haris kabilesinden olanlar ve diğer Kureyş reisleri Hubeyb’i (ra) öldürmek ve katlini kutlamak için onu açık bir meydana götürdüler. Kendisi, şehit olmadan önce iki nafile kılmak için izin istedi. Sonra kalp huzuru ile nafileleri kıldı ve şöyle dedi:
“Canım namazı uzatmak istiyordu. Fakat sonra sizler, namazı uzatarak ölümü geciktirmeye çalıştığımı düşünürsünüz diye endişelendim.”
Sonra Hubeyb (ra) şu beyitleri okuyarak öne doğru eğildi:
وَ مَا اَنْ اُبَالِی حِیْنَ اُقْتَلُ مُسْلِمًا
عَلٰی اَیِّ شِقٍّ کَانَ لِلّٰہِ مَصْرَعِیْ
وَ ذَالِکَ فِیْ ذَاتِ الْاِلٰہِ وَ اِنْ یَّشَاء
یُبَارِک عَلٰی اَوْصالِ شِلْوٍ مُّمَزَّعِ
Yani: “Ben İslam yolunda ve Müslüman olarak öldürülürken, hangi yanıma düşerek yere serileceğime aldırmam. Bu her şey Allah içindir. Ve eğer Allah dilerse, parçalanmış bedenimin parçalarına bereket indirir.”
Hz. Hubeyb (ra) şehit edilirken şöyle dua etmişti: “Ey Allah’ım! Bu zalimleri teker teker helak et.” Nitekim rivayetlerden anlaşıldığına göre daha bir yıl geçmeden bu işe iştirak eden bütün zalimler helak oldular. Huzur-i Enver şöyle dedi: Bu kesin olarak ispatlanmamıştır, daha bir yıl sona ermeden bütün o kimselerin yok oldukları başka yerlerde yazmaz. Tabi ki onlardan çoğunun ölüp gittiği veya Mekke’nin fethine kadar İslam’ı kabul ettikleri söylenebilir.
Hz. Hubeyb’in şehit edildiği alanda Said bin Amir adlı bir şahıs da vardı. Bu şahıs sonradan Müslüman oldu ve hz. Ömer’in hilafet dönemine kadar, her ne zaman hz. Hubeyb’in şehit olma hadisesini hatırlasa baygınlık geçirir gibi kendini kaybederdi.
Hz. Ömer (ra), Said bin Amir’i Şam’ın bir bölgesine yönetici olarak tayin etmişti. Ve o ise, insanların arasındayken bile bu olay aklına geldiğinde kendinden geçerdi. İnsanlar hz. Ömer’e bundan bahsederek, siz bizim başımıza hasta bir adamı atadın dediler. Said bin Amir, hz. Ömer (ra) ile görüşmeye geldiğinde kendisi “Ey Said! Senin bir hastalığın mı var?” diye bu durumu ona sordu. Said bin Amir şöyle cevap verdi: “Hayır! Benim bir hastalığım yok. Asıl konu şudur ki Hubeyb (ra) şehit edilirken ben de oradaydım ve şimdi ne zaman hz. Hubeyb’in o duası aklıma gelse kendimden geçiyorum.”
Kureyşliler, Hz. Hubeyb’in naaşını çürümesi için darağacına asılı bırakmıştı. Resûlullah (sav) Hz. Hubeyb’in cenazesini darağacından indirmek için teşvik ederek şöyle buyurdu: “Aranızdan kim Hubeyb’in cenazesini darağacından indirecek?”
Bunun üzerine Hz. Zübeyr bin Avvam (ra): “Ben ve arkadaşım Mikdad bin Esved, yâ Resûlullah!” dedi.
Bu ikisi cenazenin yanına vardıklarında orada kırk adam buldular. Hepsi de uykuya dalmışlardı. İkisi Hz. Hubeyb’i indirdi. Bu olay Hz. Hubeyb’in şehid olmasından kırk gün sonra gerçekleşti.
Siret kitaplarında yer alan rivayetlerde, hz. Hubeyb’in cenazesini getirmek için başka bazı kişilerden de bahsedilmektedir. Nitekim bir rivayete göre hz. Resulüllah (sav), hz. Amr bin Ümeyye yalnız olarak bu iş için yollamıştı. Bir rivayette hz. Amr bin Ümeyye ile birlikte hz. Cabir bin Sahr Ensarî’nin adı da geçmektedir. O şöyle rivayet eder: Biz cenazeyi darağacından indirdiğimizde Kureyşliler bizim peşimize düşünce ben hz. Hubeyb’in naaşını nehire attım. Böylece Allah-u Teala hz. Hubeyb’in naaşını kafirlerden gizledi.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Böylece Allah-u Teala onun naaşını saygısızlıktan korudu. Kafirler yapmak istedikleri şeyleri yapamadılar. Allah-u Teala sevdiklerini böyle de muhafaza eder. Buna benzer bir çok durum vardır ki Yüce Allah, naaşları düşmanların şerrinden muhafaza etmiştir. Geçen sefer de ben bir olay anlatmıştım, o olayda da eşek arıları ve bal arıları vasıtasıyla Allah-u Teala sevdiğinin bedenini korumuştu ve ona da saygısızlık yapılmamıştı.
Huzur-i Enver, bu seriyye ile ilgili rivayetler burada son buldu, dedi.
Huzur-i Enver duaya çağırarak şöyle dedi: Ben sürekli duaya dikkatinizi çekiyorum. Filistinliler için dua edin, artık durum son haddine vardı. Refah ile ilgili daha önce Amerika, bu bizim kırmızı çizgimizdir, diyordu. Şimdi diyor ki hayır! Daha son sınıra gelmedi. Bunların kırmızı çizgisinin ölçüsü nedir, belli değil. Kaç yüz bin insanın öldürülmesi gerekiyor ki bir kıpırdanma olsun? Allah-u Teala bu zalimlerden dünyayı da mazlum Filistinleri de kurtarsın. Amin.
Aynı şekilde Sudanlılar için de dua edin. Orada ise bizzat kendi milletinin insanları, Müslüman Müslümanı öldürüyor. Allah bunlara akıl versin. Allah’ın azabına yakalanmasınlar. Allah’ın emirlerine göre hareket eden kimseler olsunlar.
Yemendeki esirler için de dua edin. Pakistan için de dua edin. Orada da durum gitgide daha da kötüleşiyor. Bayram yaklaşıyor, her iki yerde de mollalar daha da ortamı kızıştırıyorlar. Allah-u Teala her Ahmedi’yi her şerden korusun. Esir durumda olanların kurtulması için çabucak imkan yaratsın. Amin.
Huzur-i Enver hutbenin sonunda aşağıdaki iki merhumdan hayırla bahsetti ve gıyabî cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.
1- Muhterem Çodri Münir Ahmed bey; Kendisi Cemaatin mürebbisi ve Amerika MTA International’in yayın aktarım sorumlusu idi. Geçen günlerde 73 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhum, 1981’den 1990’a kadar ve sonra 1994’ten son anına kadar Amerika’da Cemaate hizmet etti. MTA Amerika’nın uydu aktarım kurulumunda belirgin rolü oldu. Büyük bir gayret ve fedakarlıkla çalışan biri idi. Teknik konuları da kendi kendine çalışarak öğrenmiş ve büyük bir ustalıkla tüm işleri yürütmüştür. Merhum dua seven, Hilafete bağlı, misafirperver bir kişiliğe sahipti. Örnek bir vakf-e zindigi idi.
2- Kerala’dan muhterem Abdurrahman Kathi Bey. Geçen günlerde vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhum musi idi. Kendisi 16 yaşında biat etti. Merhum oruca, namaza düşkün, Cemaate ihlas ile bağlı, sade kişiliğe sahip, alçakgönüllü ve muttaki bir insandı. Merhumun bir oğlu, muhterem Şemsüddin Malabari Bey Kebabir’in baş mürebbisi olarak görev yapmaktadır. Kendisi cenazeye katılamadı.
Huzur-i Enver merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.
٭…٭…٭