5.05.2017 – Asıl olan Allah’ın rızasıdır

Huzur-i Enver (Atba) 5 mayıs 2017’de Londra’da Beytül Futuh camiinde Cuma hutbesi irşad etti. Hutbenin başında Hadid suresinin yirmi birinci ayetini okudu. Daha sonra şöyle dedi: Kuran-ı Kerim’de Allah-u Teala şöyle buyurur: Bilin ki, dünya hayatı sadece bir eğlence ve (nefsin) isteklerini karşılama, süslenme, aranızda övün­me, birbirinize mallar ve evlatlar (konusunda) üstünlük taslama (vesilesidir. Bu hayat) bir yağmur gibidir. Onun ekinleri bitirip yetiştirmesi kâfirlerin hoşuna gider. Sonra o (ekinler gelişip) olgunlaşır. Ardından onun sarardığını görürsün. En sonunda çürüyüp, kurumuş (saman) çöpüne döner. Ahirette (dünyaya düşkün kimseler için) çok şiddetli bir azap (mukadderdir. Diğer bazıları için ise) Allah’ın mağfireti ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı, ancak (gelip geçici) bir aldanma malzemesidir.

Allah-u Teala Kuran-ı Kerim’de bir çok defa bu konuya dikkat çekmiştir ki dünya malı hep geçici şeylerdir ve sınırlı bir süre için oyun ve eğlencedir. Yüce amaçları olması gereken müminlerin bu şeylerin ötesine  geçerek düşünmesi ve Allah’ın sevgisini elde etmeye çalışması gerekir. Bizler ancak, dünyevî lezzetler maksadımız olmadığı zaman gerçek Ahmedi olabiliriz.  Allah-u Teala’nın verdiği örnek gibi dünyaya düşkün olanların  ne malları ne de evlatları işlerine yaramaz. Yüce Allah, bu hayatı herşey zannetmeyin, buyurur. Asıl hayat, ahiret hayatıdır. Bu yüzden Allah’ın emirlerine göre hareket etmek şarttır.

Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur:  Allah tarafından gelen insanlar dünyayı terk ederler. Bunun anlamı şudur ki dünyayı kendilerine amaç edinmezler. Dünyayı amaç edinen insanlar, bundan bir şeyler elde etse de sonunda rezil olurlar.

Büyük dünyevi şirketlerin ve güçlü hükümetlerin bile helak olduğu çoğu zaman görülür. Mesela 2008’deki malî krizin etkileri halen görülmektedir. Yüce Allah’ın petrol zenginliği verdiği Müslüman ülkeler, onu eğlence ve zulüm için kullanırlar, fakirler ve kendi ülkelerinin halkı için harcamazlar. Bunun neticesinde onlar dünyada da rezil oluyorlar ve ahirete de hiç baktıkları yoktur. Yüce Allah, dünyevî rahatlık ve nimetlerden men etmez. Sadece şunu emretmiştir: o nimetler Allah’a ibadet etmeye engel olmasın. Bir defa hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Ümmetim hakkında en fazla endişe ettiğim şey, onların nefsani arzularının peşine düşmeleri ve bunun neticesinde haktan uzaklaşmaları ve dünyayı elde etmek yüzünden ahireti unutmalarıdır.

Ashab-ı Kiram (rıdvanullahi aleyhim ecmain) daima ahireti düşünürlerdi. Mesela bir sahabe  şöyle sordu: Ya Resulallah (sav)! Bana öyle bir şey söyleyin ki Allah-u Teala da beni sevsin ve dünya insanları da. Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Dünyaya meyletme, bunun sonucunda Yüce Allah seni sevecek. İnsanların sahip olduğu şeyleri arzulamayı terket, insanlar seni sevmeye başlayacaklar. Huzur-i Enver şöyle dedi:  Dünyaya meyletmemek demek, dünyadan tamamıyla alakayı kesmek  ve hiçbir çaba sarf etmemek ve hiçbir iş yapmamak demek değildir. Hz. Resulüllah’ın (sav) güzel örneği önümüzdedir ki o evlilik de yaptı, evlatları da oldu, mal da geldi ancak Hz. Resulüllah (sav) daima Allah’ın kullarının hakkını verdi. Asıl olan Allah’ın rızasını elde etmektir.

Allah’ın lütfudur ki Ahmediler bu konuyu anlayan kimselerdir. Ahmediler, dünyevî zararların bir önemi olmadığını ve daima Allah’a yönelmenin gerekli olduğunu anlayan kimselerdir. Pakistan’daki birçok Ahmedinin işleri yok oldu ama karşılığında Allah-u Teala daha fazlasını nasip etti.  Bu yüzden bugün de Ahmedilerin unutmaması gerekir ki işlerindeki bereket sırf Allah’ın lütfu ve hz. Mesih-i Mevud’a (as) inanmalarının neticesidir. Bundan dolayı hiçbir böbürlenme olmamalıdır ve dünya malının üstüne ve zenginliğine dünyalık insanlar gibi düşmemeleri gerekir. Gıpta etmek yalnız dinî ilerleme için olmalı.

Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurdu: Allah-u Teala dünya eğlencesini caiz bıraktı, fakat her şeyin bir sınırı olur. Dünyevî eğlenceyi ancak, dinî amaçlara yardımcı olacak sınıra kadar yapın.  Müminin hedefi din olur, dünya lezzetlerini elde etmek amaç olmasın, aksine asıl amaç din olsun. Huzur-i Enver şöyle dedi: Sözün özü, bizim malımız, mali durumumuzun iyi olması bizi asla Allah’ın hakkını ve insanlığın haklarını eda etmekten uzaklaştırmasın, aynı şekilde İslam’ın ilerleyişi ve tebliğ için mal harcamaktan alıkoymasın. Allah lütfetsin ki biz daima Allah’ın rızasının arayışında olalım ve bu aldatıcı dünya bize galip gelmesin, bizler bu dünyanın cehenneminden de ahiretin cehenneminden de korunalım. Allah’ın rızası bize bu dünyayı bile cennet yapsın ve ahiret cennetini de versin.

Huzur-i Enver hutbenin sonunda, Pakistan’da şehid edilen iki ahmedinin cenaze namazını kıldıracağını duyurdu. Bunlardan biri, Hanpur’da 3 mayısta şehit edilen Beşaret Ahmed bey ve ikincisi Lahor Pencap Üniversitesinde şehid edilen profesör Tahira Melek hanımdır. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

Kaynak: https://www.alislam.org/friday-sermon/2017-05-05.html

Önceki

28.04.2017 – İslam’ın Gerçek Mesajının Ulaştırılması

Sonraki

12.05.2017 – Sabır ve Dua ile Allah’tan yardım isteyin