Şimdi, kutsal peygamber Muhammed’in (üzerine selam) büyük manevi evladı Hazreti Mirza Gulam Ahmet tarafından yaratılması mukadder bulunan manevi ve ruhi inkilâba dair bir iki söz söyleyeceğim. Evvela, hazreti Mirza Gulam Ahmet ortaya çıktığı sıralarda, islamiyetin son derece kuvvetten düşmüş ve gerilemiş bir durumda olduğunu hatırlayalım. Müslümanlar fakir ve cahildi. Sanayileşme bakımından geri idiler, ticaret ve iş hayatında teşebbüsü ellerinden kaçırmışlardı; ve siyasi kuvvetleri kalmamıştı. Dünyanın hiçbir yerinde gerçek manası ile bağımsızlığa sahip değildiler. Manevi bakımdan iflas etmişlerdi ve büyük bir hüsran içinde idiler. Hatta yükselmek ve dünyadan zinde ve enerjik milletleri safında yer almak arzusundan bile mahrumdular. İslamiyet her taraftan hücumlara maruz kaldığı halde, onu müdafaa edecek kimse yoktu. Hiristiyanlık müslümanlığın en faal, en amansız düşmanı idi. Dünyanın dört bucağına yayılan misyonerler, İslamiyet’e karşı şiddetli bir savaş açmışlardı. Hıristiyanların parası ve siyasi kudreti her tarafta yardıma hazır ve istekli idi.
Hıristiyan saldırısının hedefi daima İslamiyetti. Hıristiyanlık, üstünlüğünden ve zaferinden o kadar emindi ki, çığırtkanlıkları böbürlenerek:
1- Afrika kıtası çantamızda bir kekliktir.
2- Hindistan’da tek bir müslüman kalmayacaktır.
3- Hıristiyanlığın bayrağını Kabe’ye çekmek zamanı gelmiştir, diye dünyaya ilan ediyorlardı.
Hazreti Mirza Gulam Ahmed ile onun etrafında toplanan birkaç fakir müslümandan başka hiç kimse böyle iddialar ileri sürenlerin karşısına dikilmemişti. Hazreti Mirza Gulam Ahmed’in kudreti, parası, siyasi desteği yoktu. Fakat, bütün kâinatın Rab’bi ve sahibi onun yardımcısı idi. İslamiyetin tekrar canlanacağı ve manevi kuvveti sayesinde bütün öteki dinlere galebe çalacağı günlerin yakın olduğunu dünyaya duyurmaya Hazreti Mirza Gulam Ahmed’i memur eden Allah’tı.