Kuran-ı Kerim şöyle belirtir: Ayrım gözetilmeksizin bütün müminler eşitlerdir ve yalnızca Salih amel bir insanı diğerinden üstün kılar. Bu nedenle Müslümanlar doğru ve dindar kadınlara ve erkeklere karşı muazzam bir saygıya sahiptirler. Ayrıca İslam tarihinde de görülür ki hem kadınlar hem erkekler öğretmen, doktor, lider gibi birçok sıfatla hizmet vermiş ve hatta Müslümanlar saldırıya uğradığı zaman hem kadınlar hem erkekler asker sıfatıyla görev yapmıştır.
Ancak İslam kadınlarla erkeklerin eşit olmasının, aynı oldukları anlamına gelmediğini savunur. İslam onların fiziksel ve duygusal dayanıklılıklarına önem verir ve bu düşünce biçimiyle onların hayatlarındaki önemli rollerini belirler. Bu nedenle bu roller üstünlük ya da aşağılık durumu belirtmez, bunlar doğal kabiliyet ve düzgün işleyiş meselesidir.
Örneğin; erkekler bir işte çalışmakla ve ailesine bakmakla yükümlüdür, annelerin ise annelik görevi ve evi idare etme sorumluluğu vardır.
İslam her ikisi için de eşitliğin önemini ortaya koyar ve rollerinin ayrıcalıklı veyahut katı olmadığını vurgular. Bu, kadınların bir işte çalışamayacağı ya da halka hizmet edemeyeceği veya erkeklerin çocukları üzerinde ya da evi idare etmekte sorumluluğu olmadığı anlamına gelmez.
Şunu da belirtmek önemlidir ki, kadın çalışıp para kazanıyorsa, o para tamamen kadına aittir ve kocasının o para üzerinde hiçbir hakkı yoktur; ancak erkek bütün ailenin parasal ihtiyacını karşılamalıdır.
Bunların hepsi, İslam’dan önceki kadının statüsüyle tamamen zıttır.
İslam’dan önce kadınların statüsü
İslam’ın gelişinden önce, kadınlar son derece acımasız bir muamele görüyordu. Kız bebeklerin diri diri görülmeleri ve kadınlara köle gibi davranılması, kadınların cinsel zevk objesi olarak görülmesi normal sayılıyordu. İslam bunların hepsini değiştirdi ve iki cinsiyetin de eşit olduğunu öğretti.
Ayrıca İslam kadınlara miras hakkı verdi ve Şeriat Yasası’nda (İslami Yasa) emredildiği gibi kadınlar da kendilerine düşen hisseyi almaya başladılar. Bir kadın; anne, eş, kız evlat, kız kardeş olarak mal üzerinde bireysel mülkiyet hakkı elde etti. (Bunlar İngiltere’de kadınlara yüzlerce yıllar sonra getirilen haklardır.)
Peygamber Efendimizsav kadının entelektüel ve manevi statüsünü yüceltti ve ilim öğrenmenin her Müslüman kadın ve erkek için zorunlu bir görev olduğunu söyledi. İslam’ın Yüce Peygamberisav toplumun gelişmesinde kadınların önemli bir payı olduğunu biliyordu ve şunu söyleyerek kızların yetiştirilmesi üzerine çok önemli vurgu yaptı:
“İki kızı olan bir adam, onları yetiştirip, en iyi şekilde okutursa cennete girmeyi hak etmiş olur.”