Hz. Muhammed Resulüllah (S.A.V.) şöyle derdi: “Bir Müslüman için hayat iyilikle doludur ve ancak hakikî bir mümin kendini böyle bir durumda bulabilir; çünkü hakikî bir mümin başarıya ulaşsa Allah’a (C.C.) şükreder ve Allah’ın (C.C.) daha büyük nimetlerine nail olur. Öte taraftan, gerçek mümin ıstırap ve mahrumiyetlerle karşılaşsa, bunlara sabır ile katlanır ve yine Allah’ın (C.C.) ihsanlarına lâyık olur.” Hz. Resulüllah (S.A.V.) ölüm anı yaklaşırken, son derece ıstırap içinde inliyordu. Kızı Fatma (R.A.), onu bu halde görmeğe tahammül edemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Resulüllah (S.A.V.): “Sabırlı ol! Baban bu günden sonra artık ıstırap çekmeyecek” dedi. Bununla, bütün ıstıraplarının bu dünyaya mahsus olduğunu ve bu hayattan kurtulup Yaratanının huzuruna gittiğinde artık hiç bir ıstırap çekmeyeceğini anlatmak istemişti. Bir salgın hastalık esnasında halkın hastalığa bulaşmış bir kasabadan başka bir kasabaya gitmemesini, çünkü afet bölgesinin bu suretle genişleyeceğini anlatırdı. Bir insan taun, veba gibi bulaşıcı hastalıklar hüküm sürdüğü zamanlarda kendi köyünden veya kasabasından dışarı çıkmayıp afeti; afet dışındaki bölgelere taşımaktan sakınırsa ve bulaşıcı hastalıktan ölürse şehit sayılır, derdi (Buhari, Kitab el-Tıb).