Üçüncü itiraz şu şekildedir. Hadislerde geleceği bildirilen kişiye Meryemoğlu İsa denildiği için, onun bizzat yeryüzüne tekrar gelmesi gerekmektedir. Ancak itirazda bulunanlar, şiirlerinde İsa isminin diğer insanlar için de sıkça kullanıldığını unutmakta ve bunu da itiraza mahal kabul etmemektedirler. Ancak Allah’u Teala bir kimseye İsa ismini verdiğinde ise onlar hayrete düşmektedirler. Hâlbuki İslam literatüründe çok cömert olana “Hatem-i Tai,” felsefe eğilimli olana “Tusi” ve muhakeme kabiliyeti gösteren kimseye “Razi” denilmektedir. Durum böyle iken, “İsa İbni Meryem” ismine neden itiraz edilmektedir? İbni Meryem muayyen bir ferdin ismi ise, Hatem, Tusi ve Razi de muayyen fertlerin isimleri değil midir? Bu isimler başka şahıslara verilince hiç kimse yanılıp onların asıl Hatem, Tusi veya Razi olduklarını düşünmediği halde, vadedilen kişiye İsa İbni Meryem adı verilince bunun 1900 sene önce dünyaya gelmiş olan Meryem Oğlu İsa anlamına geldiğini düşünmeye neden gerek olsun? Hatem, Tusi ve Razi isimleri mecazi başka bir anlamda kullanılmadığı halde, Kuran-ı Kerim’de Meryem ismi özel bir durumun izahı için kullanılmıştır:
وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا امْرَاَتَ فِرْعَوْنَ اِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لٖى عِنْدَكَ بَيْتًا فِى الْجَنَّةِ وَنَجِّنٖى مِنْ فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهٖ وَنَجِّنٖى مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرٰنَ الَّتٖى اَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فٖيهِ مِنْ رُوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهٖ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتٖينَ
“Allah, müminlerin durumunun Firavun’un karısının (durumuna benzediğini) beyan eder. Hani o, (Rabbine) demişti ki: Yarabbi, Katında (bulunan) Cennet’te benim için (de) bir ev yap. Beni, Firavun ve onun kötü amellerinden kurtar. Beni, (bu) zalim kavimden (de) kurtar.
Keza (Allah müminlerin durumunun,) namusunu korumuş İmrân kızı Meryem’in (durumuna benzediğini beyan eder.) Biz, onun (çocuğuna) ruhumuzdan üfledik. (Meryem de) Rabbinin kelimelerini ve Kitapları’nı doğruladı. O, (zaten) itaat edenlerdendi.[1]”
Bu ayetlerde müminler iki durumda tasvir edilmektedir. Müminlerin bir durumu Meryem’eas benzetilmekte olup, böyle bir mümine “Meryem” denilmektedir. Bu nedenle vadedilen kişiye Meryemoğlu ismi verilmişse, bu vadolunan kişinin başlangıçta Meryemas gibi bir hali olacağı ve manevi ilerleme kaydedince de o halden çıkıp İsaas durumuna erişeceği manasındadır. Yani onun hayatının ilk günleri Hz. Meryem’inkias gibi tertemiz ve lekesiz olup, sonraki hayatı ise Hz. İsa’nınas hayatına benzeyecektir. Allahcc Ruh-ül Kudüs ile Hz. İsa’yıas desteklediği gibi, Vadedilen Mesih’ias de destekleyecektir. O, hayatını dünyada hak ve doğruluğun yerleşmesi uğruna adayacaktır.
Ne yazık ki zamanımızın din adamları, Kuran-ı Kerim’in kelimeleri üzerinde derin düşünmeleri kendilerine haram kılınmışçasına bir tutum içindedirler. Kuran-ı Kerim’i ve peygamberlerin hayatlarını incelemiş olan Rabbanî âlimlerin söylediklerini, bugünkü Müslüman din adamları gözden geçirme zahmetine katlanmış olsalardı, bu konuda tökezlenmezlerdi. Mesela, büyük evliyalardan Şeyh Şehabeddin Suhreverdiar Avarifa’l-Maarif adlı eserinde doğuşun iki türlü olduğunu söylemiştir. Bunlar alelade cismani doğuş ve manevi doğuştur. İfadesini desteklemek için onun seçtiği kişi ise Hz. İsa’nınas ta kendisidir. O şöyle demektedir:
يَصِيرُ الْمُرِيدُ جُزْءَ الشَّيْخِ كَمَا اَنَّ الْوَلَدَ جُزْءُ الْوَالِدِ فِى الْوِلَادَةِ الطَّبْعِيَّةِ وَ تَصِيرُ هٰذِهِ الْوِلَادَةُ اٰنِفًا وِلَادَةً مَعْنَوِيَّةً كَمَا وَرَدَ عَنْ عِيسٰى صَلَوٰتُ اللّٰهِ عَلَيْهِ لَنْ يَلِجِ مَلَكُوتَ السَّمَآءِ مَنْ لَمْ يُولَدْ مَرَّتَيْنِ فَبِالْوِلَادَةِ الْاُولٰى يَصِيرُ لَهُ ارْتِبَاطٌ بِعَالَمِ الْمَلَكِ وَبِهٰذِهِ الْوِلَادَةِ يَصِيرُ لَهُ ارْتِبَاطٌ بِالْمَلَكُوتِ . قَالَ اللّٰهُ تَعَالٰى وَكَذَٰلِكَ نُرِى اِبْرَاهِيمَ مَلَكُوتَ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِنِينَ
“Cismani doğuşta evladın babanın bir parçası olması gibi, mürit de şeyhin bir parçasıdır. Bu cismani doğuş, Hz. İsa’nınas, hiç kimse iki kere doğmadıkça göğün melekûtuna dahil olamaz dediğindeki manada, manevi doğuşa döner.”
Şeyh sözüne şöyle devam etmektedir:
“Birinci doğuş insanı maddi aleme ve ikinci doğuş ise manevi aleme bağlar. Aynı konu Kuran-ı Kerim’de de bulunur: Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.[2]”
Kısacası, Şeyh Şehabeddin Suhreverdi’ye göre, her insan manevi bir doğuş geçirir. Şeyh, bu görüşünü desteklemek üzere, Kuran-ı Kerim’den bir ayet ve bir ferdin manevi inkişafa mazhar olmak için manevi doğuş geçirmesini gerekli sayan Hz. İsa’nınas bir sözünü nakletmiştir. Manevi doğuş böylesi bir gereklilik ise, Vadedilen Mesih’inas bunu geçmesine neden itiraz edilmektedir?
Kısacası, birinci Mesih’in tekrar yeryüzüne döneceği düşüncesi, Allah’ıncc şanına, Peygamberi’ninsav azametine ve Kuran-ı Kerim’in öğretisine ters düşmektedir. Bu inanç temelsizdir ve tefekkürsüzlüğün sonucudur. Gerçekte ise, Mesih’in ikinci gelişi Muhammedî Ümmetten bir kişi vasıtasıyla ve onun şahsında gerçekleşecekti. Bu kişi birinci Mesih’in rengiyle renklenip, onun huyu ve karakteri ile ortaya çıkacaktı. Müjdelenen bu kişi aynen zuhur etmiştir. Birçok insan onun feyzinden feyiz aldı ve Allahcc yolundan sapmış birçok kimse de onun bereketiyle tekrar doğru yola kavuştu.
[1] Tahrim Suresi, ayet 12-13
[2] Evarifü’l Mearif, Şeyh Şehabeddin Suhreverdi, cüz.1, s.45